fbpx

Moda neydi? Daha doğru bir soru sormam gerekirse; bir şeyi sevmesek, ilgimiz olmasa hatta bazen nefret etsek bile “moda” haline getirildiği için uymamız mı gerek? Sosyal medya uygulamalarının gün geçtikçe daha yaygın ve yoğun bir şekilde kullanılması hayatımıza ne şekilde etki etti? Daha önce yazdığım bir yazıda sosyal medya uygulamalarının sosyalleşmek ile nasıl bir ilişkisi olduğuna değinmiştim. Şimdiyse sosyal medya uygulamaları sayesinde hayatımızda bir “moda” ve bir “akım” haline dönüşen sağlıklı yaşam hakkında konuşmak istiyorum.

Her dönemde farklı şeylerin çok fazla paylaşıldığını, her çevreden ve her kültürden bireyin neredeyse birebir aynı şeyleri yapmaya başladığını ve bunları hayatlarının her zaman bir parçasıymış gibi yansıttıklarını hepimiz biliyoruz. Bir şeyi hobi edinmek, bir felsefeyi hayatına yerleştirmek ayrı, bir ürün ya da bir felsefe çok konuşuluyor diyerek kendisi için de, sevmiyorsa bile, uygun olduğunu göstermeye çalışmak ayrı bir konu… Tam olarak anlatmak istediğim ne zaman ve nasıl başladığı. Çok değil günümüzden 7-8 sene öncesinde, kullanılan sosyal medya uygulamalarında gidilen akşam yemekleri, gece kulüplerini görür olduk. Bu tarz paylaşımlar o kadar fazla yapıldı ki artık sabah, öğlen, akşam ve hatta gece için gidilecek yerler belirlendi. Herkes aynı yerlere akın etmeye başladı. Amaç kaliteli vakit geçirmek, keyifli bir yemek ya da eğlence anlayışına uyan yerlerde eğlenceli bir gece geçirmek miydi? Yoksa popüler olan yerlerde bulunmak, popüler olan aktiviteleri yapıyor olmak ve bunları paylaşıyor olmak mıydı?

Popülaritesi Artan Her Şey Hayatımızda Yer mi Edinmeli?

Kabul etmeliyiz ki gündemde olan aktiviteler, yiyecekler gibi farklı birçok şey çok az kişinin her zaman hayatının içerisindeydi. Peki her gün görmeye başladığımız bu paylaşımlardaki şeyler çok az kişinin zaten hayatında olan bir normaliyse neden dönem dönem belli başlı şeyler hep moda oluyor ve biz herkesten aynı paylaşımları görüyoruz? Mesela bir dönem herkesin kişisel gelişim kitapları paylaşması bahsettiğim konuya bir örnek olabilir. Kitap okumak, kitabı gerçekten okumak… Ama konu; o dönemde yalnızca kitap kapağını, kitabın ve yazarın adını insanlarla paylaşmaktı. Birçok kişinin elinde tuttuğu kitap hakkında fikri bile yoktu. Başka bir yerden bakalım biraz da… Mesela bir ara herkesin avokado paylaştığını gördük. Avokado o kadar kişiye özgü bir tat ki herkes tarafından seviliyor olması oldukça zor. Üstelik ülkemizde de oldukça pahalı. Ama bizler her gün hatta neredeyse günün her saatinde mutlaka bir şeylerin yanında ya da içinde avokado yiyen bir güruha tanıklık ettik. Her ekonomik sınıftan insanın her gün tüketmeye başladığını görür olduk. Bir kesim insan, bir moda ve hatta bir akım haline getirilen avokadonun mutlaka tüketilmesi gerektiğini düşündü. Aslında avokadonun ne için tüketilmesi gerektiğini ya da sağlığımıza ne gibi katkıları olduğunu birçok kişi umursamadı bile.

Günümüzün Modası Bambaşka!

Son zamanlarda ise yeni bir moda başladı; “Sağlıklı yaşam”. Sağlıklı yaşam herkes için gerekli olmasına rağmen günümüzde bunu hayat felsefesi edinmek yerine moda olduğu için uygulayanlar var. İlk başlarda “iyi olmak, iyi hissetmek” anlamında kullanılan sıkça duyduğumuz “wellness” kelimesi, anlam amacından sapmaya başladı ve adeta bir akım kurbanı oldu. Herkes hayatından bir anda alıştığı birçok şeyi çıkardı ve günlerini yeniden yapılandırdı. Sosyal medya uygulamalarına baktığımız zaman artık her gün sabah erkenden en az iki kilometre koşan sonrasında fit besinler tüketen günün devamındaysa mum eşliğinde yoga yapan bireyler görüyoruz. Bu yapılanlar kötü demek değil tabi ki anlatmaya çalıştığım. Aksine herkes hayatına tam olarak sindirebilse ve yerleştirebilse sağlıklı yaşamı, etrafımızda her zaman daha pozitif ve enerji dolu insanlar görebiliriz. Başka bir açıdansa keşke gördüğümüz bu yaşam tarzı gerçekten uygulanıyor olsa. Bize yansıtılan bu yaşam biçiminin arkasında olan yalnızca popülaritesi artmış ve moda haline getirilmiş bir tarzı gerçekten hayatlarını bu şekilde yaşıyormuş gibi paylaşma. “Sağlıklı yaşam” bir yaşam biçimi olması gerekirken bir tiyatro haline dönüştürüldü. Dolayısıyla pek çok kişi “Her şeyden önce ben” ve “Hayattaki en önemli şey benim” derken birden kendini yönünün devamlı değiştiği ve şiddetinin hiç azalmadığı çılgınca akan bir nehre kapılmış bir şekilde bulur oldu. Sağlıklı yaşam bir moda haline getirildi ama amaç asla umursanmadı. Sağlıklı yaşam bir moda değil! Sağlıklı yaşam olması gereken bir yaşam tarzıdır…

Satış pazarlama sektörü içerisinde olan kişilerin bile hemen yanıtlayamayacağı bir soru olan hizmet satışı mı yoksa ürün satışı mı daha zordur sorusuna bir cevap aramadan önce biraz ayrıntılarına bakmakta fayda var. Öncelikle hizmet satışının ne olduğunu anlayalım. Evrensel açıdan bakıldığı zaman hizmet sektörüne nelerin girdiği hizmet satışının neler olduğu konusunda bir fikir birliği sağlanamadı. Fikir birliğinin sağlanamamasındaki en önemli etken ise hizmetin “soyut” olması ve “homojen” olmamasıdır. Hizmet sektörü ve dolayısıyla satışında yelpaze oldukça geniştir. Ama hizmet sektörü içerisindeki en büyük oranı işletmeler alır. Tüm yelpaze içinde ise spor salonları, okullar, oteller, restoranlar ve klinikler akla ilk gelenlerdir. Hizmet sektörü içinde yer alanları düşündüğümüz zaman satışını gerçekleştirmenin zor olup olmadığını ve fikir birliği sağlanamamasındaki soyut etkenin neden olduğunu anlamak çok da zor olmuyor. Hizmet sektörü ve satışı soyut kabul edilir çünkü elle tutabileceğiniz bir ürün ortada yoktur. Peki ya elle tutabileceğimiz, gözle görebileceğimiz ve hatta deneyimleyebileceğimiz ürün satışı nedir?

Ürün Satışı Nedir?

Hizmet satışının aksine ürün satışı “somut” bir kavramdır. Elle tutabilir, gözle görebilir ve hatta satın almadan önce deneyimleyebilirsiniz. Tüketimin giderek arttığı son yıllarda ürün satışları hizmet satışlarından çok daha önde gitmektedir. Bunun başlıca sebebi ise ürünlerde bir isim olması ve genellikle bu ismin bilinir olmasıdır. Ürün pazarındaki isimler genel olarak evrenseldir. Dünyaca tanınan bir telefon markası ya da ayakkabı markası düşünebiliriz ürün satış örneği için. İsim olarak söylediğimiz ise aslında marka anlamındadır. Markasını bildiğimiz bir ürünü gözümüz kapalı satın alabilirken adını bilmediğimiz bir ürünü ise somut olduğu yani elle tutup dokunabildiğimiz, gözle görebildiğimiz için inceleyerek satın alabiliriz.

Peki Zor Olan Hizmet Satmak mı Ürün Satmak mı?

Hizmetin ve ürünün ne olduğuna değindikten sonra hangisinin daha kolay ya da zor olduğuna da bakalım. Öncelikle tüketiciler için deneyimin önemi oldukça büyüktür. Tüketiciler satın aldıkları her şeyin karşılığını görmek ister. Ürün satın aldıkları zaman henüz karar aşamasındayken işlemi gerçekleştirdiklerinde ellerine ne geçeceğini biliyor olurlar. Bu nedenle de ürün satın almak tüketici için ne kadar kolaysa ürün satmak da satıcı için o kadar kolaydır. Tabi bu söylediğimden ürün satışının kolay olduğu çıkarılmasın. Satış-pazarlama sektörü içinde ne satıyor olursanız olun hepsi genel olarak kendine zordur. Fakat somut bir şeyi satmak soyut bir şeyi satmaktan daha kolaydır. Uygun dil kullanarak ve beklenen bilgiler verilerek tüketici ikna edilebilir ve satış yapılabilir. Hizmet satışında ise gösterebileceğiniz bir ürün yoktur. Dolayısıyla yapmanız gereken doğru stratejiyi kullanmaktır. Burada tüketicinin deneyimleme şansı olmadığı için en önemli nokta ikna edebilmektir. Ünlü yönetmen Nicolas Roeg’in dediği gibi; “Pazarlamada, tanıdık her şeydir”. Bu yüzden de hizmet satışı yapmak ürün satışı yapmaktan daha zordur.