fbpx

Geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabımdan sizlere bir soru sordum; “Lüks nedir?”. Gelen cevapların özeti “paranın satın alamadığı şeyler” üzerineydi. Mesela;

“AŞK” lüks demişler,
“TOPRAĞA BASMAK” lüks demişler,
“İŞİN EVE YAKIN OLMASI” lüks demişler,
“AYNI HEDEFE GİDEN İNSANLARA DENK GELMEK” lüks demişler.

Ne oldu da kimse Chanel çanta yazmadı, Ferrari demedi, bir villadan bahsetmedi…

Pandemi öyle bir geçti ki, bizlere yaşam ile ölüm arasındaki çizgiyi kalıcı olarak hissettirdi. Düşünceler değişti, beklentiler değişti ve dolayısıyla LÜKSÜN TANIMI DEĞİŞTİ.

Yıllar önce bir spor merkezinde çalışırken bir kişi üye olmak için gelmişti. Fakat biz uygun görmediğimiz için üye yapmamıştık. Sonrasında birkaç ortak tanıdık benimle kontak kurdu ve bana şunu sordu; “Adamın çok parası var ve ne isterseniz verir, nasıl alamazsın?”. Bense, bu kurumda paranın satın alamayacağı kurallar olduğunu ve kendisini bu nedenle alamayacağımı belirttim. Bu diyaloğu yaşadığım ortak tanıdığımız ertesi gün bana “Buna inanamıyorum. Böyle bir ortamda paranla bir şey alamıyor olmak çok can acıtıcı ama benim için hissiyatı çok güzel. Harika bir lükse sahip olduğumu fark ettim çünkü ben üyeyim 😊” demişti.

Para ile alınamayanların lüks olduğunu ilk defa o gün duymuştum.

Hayatımın büyük bir kısmını belirli bir seviyenin üzerindeki insanlarla çalışarak geçirdim.  Lüksü tüketme şekilleri de çok farklıydı. Aslına bakılırsa kötü tüketim yapanlar sebebi ile de lüks değer kaybetti diyebiliriz.

Hayatımın içinde olan arkadaşlarımdan, sosyal medyadaki arkadaşlarımdan, çeşitli etkinliklerden edindiğim durum şudur;

“Lüks artık doğal olana ulaşmak, aşık olmak ve işe yürümek 😊”.

Korkunun zıttı olarak da bilinen cesaret sizce hayatımızın yönünü ve şeklini ne kadar etkiler? Cesaretli dediğimiz kişilerin genelde korkusuz insanlar olduklarını düşünürüz. Bir noktada korkusuz da diyebiliriz ama bana göre cesaretli olmak vazgeçmemek ve pes etmemek anlamına geliyor. Yürüdükleri yolda karşılarına çıkan küçük ya da büyük herhangi bir engele takılmayan, çevresinden gelen eleştirileri kulak ardı eden ve yalnızca hedefine ya da hayaline koşan insanlar cesaret gösteren insanlardır. Bazıları aşk hayatında bazıları ikili ilişkilerinde bazıları tartışırken bazıları ise iş hayatında cesaret gösterir. Gösterilen tüm cesaret örnekleri başarı ile sonuçlanmaz belki ama inanın başarısızlıklar cesaret ile birleşince sonucu mutlaka bir gün başarıya kavuşur. Bu yazımda sizlerle cesaret göstermekten vazgeçmeyerek kendi zincirlerimizi nasıl kırabileceğimizi konuşmak istiyorum.

Hepimizin hayatında elde etmek istediği bir şeyler mutlaka vardır. Özellikle iş hayatında varmak istediğimiz noktalar vardır. Kariyerimizi şekillendirebilmek ve istediğimiz yere varabilmek için adım atmak ve hiç durmadan yürümeye, bazen koşmaya devam etmemiz gerekir. Denemekten asla vazgeçmemeli ve konfor alanımızdan çıkarak yeniliklere açık olmalıyız. Bunu yaparken ise cesaretimizin sınırlarımızda, zihnimizde saklı olduğunu unutmamalıyız. Zaman zaman kendimizi yetersiz görebilir ve başaracağımıza karşı olan inancımızı yitirebiliriz. Denemelerimizin sonu bazen ve hatta birçok kez başarısızlıkla sonuçlanabilir. Çevremizden, en yakınlarımızdan, sürekli eleştiriler duyabiliriz. İnancımızı kırmaya çalışabilirler, başarısız oldukça boşuna çabaladığımızı iddia edebilirler. Bizse bu tür durumlarda bıkmadan, pes etmeden ve en önemlisi inanarak yolumuza devam etmeliyiz. Gerekirse defalarca kez denemeliyiz. Her başarısız oluşumuzda oturup kendimizle kritik yaparak yanlışlarımızı ve eksiklerimizi tespit etmeli ve bunlara göre kendimize yeni bir yol haritası çıkarmalıyız. Günün sonunda ise cesaretimizi yeniden toplamalı ve denemeye devam etmeliyiz. Amerikalı yazar Mary Anne Radmacher bunu güzel bir söz ile özetlemiş; “Cesaret her zaman kükremez. Bazen günün sonunda ‘Yarın tekrar deneyeceğim’ diyen küçük ses olur”.  Kısacası başarısızlığın da aslında bir başarı olduğunu unutmamalıyız.

Başarısız olmanız için öncesinde cesaret göstererek yola çıkmış ve kendiniz için bir şeyler yapmış olmanız gerekir. Kimine göre kolay kimine göre zor kimine göre imkansız gibi görünecek olan şeyler sizin için hedefinize giden yolda edindiğiniz oldukça önemli deneyimlerdir. Her deneyim kişisel gelişiminize katkıda bulunacak, size eksiklerinizi ve yanlışlarınızı öğretecek, sizi her seferinde biraz daha konfor alanınızdan çıkararak potansiyelinizin artmasını sağlayacaktır. Başarısız olmak size ilk başlarda sorun gibi gözükebilir. Aslına bakılırsa başarısız olduğunuzda yapmanız gereken vazgeçmek değil başarısızlığınızı en iyi şekilde yönetmeyi öğrenmektir. Başarısızlığı yönetebilmeniz ise sizi daha fazla motive eder ve bir önceki deneyiminize göre daha fazla aksiyon almanızı, yol kat etmenizi sağlar. Cesaretini kaybetmeden, çevreden gelen eleştirileri dikkate almadan yalnızca kendisine ve hedefine odaklanan kişiler mutlaka başarıya ulaşır. İşte tüm bu sebeplerden dolayı aslında başarısız olmanız cesaretinizi daha da tetiklemeli ve başarıya biraz daha yaklaştığınızı size hatırlatmalı. Unutmayın;

“ Cesurlar her zaman kazanmaz ama kazanmış herkesin bir cesaret hikayesi vardır”.

Spor tesisleri, spor dallarının en iyi şekilde gelişebilmesi ve konforun maksimum düzeyde tutulabilmesi için oldukça önemli ve gereklidir. Sporsal faaliyetler düzenleyebilmek ve gerçekleştirebilmek için imkân sağlayan spor tesisleri aynı zamanda üretim faktörlerini bir arada bulundurarak toplumsal fayda ve kar sağlayan sosyal, ekonomik ve teknik birer inşadır. Devlet tarafından halkın kullanımına açılan kapalı spor tesislerinin önemi ise yalnızca spor sektörü içerisinde değil aynı zamanda elzem durumlarda da ortaya çıkmaktadır. Daha önceki yazılarımda sporun çocuklar ve aslında tüm bireyler üzerindeki öneminden bahsetmiştim. Bugün ise spor tesislerinin olası bir doğal afet durumunda bizlere nasıl ve ne şekilde yararlı olduğundan bahsetmek istiyorum.

Kapalı Spor Tesisleri

Sosyal, ekonomik, hukuki ve teknik yönleri ile kapsamlı bir süreçten geçen kapalı spor tesisleri kendi içinde de geniş bir yelpazeye sahiptir. Çoğu kişi tarafından kar edilen ya da sosyal fayda sağlayan bir alan olarak görülen bu tesislerin aslında farklı amaç ve yararları da bulunur. Toplumsal kurumlar ya da devlet tarafından kurulan spor tesisleri toplumun her kesimine hitap ederek spor hizmeti vermeyi amaçlar. Böylece sporu tüm bireylere aşılayarak sosyal bir fayda sağlama amacı güder. Gerçek ya da tüzel kişiler tarafından kazanç elde etme amacı ile de kurulabilen spor tesisleri, kamu kurum ve kuruluşları tarafından sahip oldukları misyon doğrultusunda kurulanlar ise sporu yaygınlaştırma, spor dallarını tanıtma ve geleneksel sporları yaşatma amacı güdebilir.

Spor tesisleri, içerisinde bulundurduğu imkanlar sayesinde sporcuların başarıları üzerinde de oldukça etkilidir. Fakat spor tesisi dediğimiz zaman aklımıza yalnızca antrenman ya da müsabaka düzenlenen bir alan gelmemelidir. Eğitim, donanım ve organizasyon tesislerin oluşmasındaki en önemli 3 temel faktör sayılabilmektedir. Buna bağlı olarak spor tesisleri; eğitim tesisi, beslenme ve dinlenme sosyal tesisi, yaralanma ve tedavilerde kullanılan ilk yardım ve rehabilitasyon merkezi, kütüphane salonu gibi spor ve gençlik faaliyetlerini içerisinde barındırmaktadır. Hayatta her şey yolunda giderken çocuklara ve yetişkinlere spor yapma imkânı sunan bu tesislerin bir diğer ve aslında şu an en önemli tarafı da elzem durumlarda ya da bir afet anında insanlara güvenli bir konaklama alanı sunabiliyor olmasıdır.

Türkiye’de Spor Tesisi Yapmanın Önemi

Devlet tarafından halkın kullanımına açılan spor tesisleri olası bir afet durumunda ya da elzem durumlarda insanlar için güvenli konaklama alanı olarak kullanılabilmektedir. Tek katlı olmalarının yanı sıra içerisinde duş, mutfak alanları gibi bölümler barındıran kapalı spor tesisleri uzun vadede insanlar için çadır görevi görebilmektedir. Afet anlarında tüm insanlara güvenli, sıcak bir konaklama alanı sunmasının dışında çocuklarımızın spor ile meşgul olarak hayata hızlı ve sağlıklı bir şekilde adapte olmalarına da katkı sağlamaktadır. Bu nedenle Türkiye’de spor tesisi yapmanın oldukça önemli olduğuna inanıyorum. Halihazırda yaşamış olduğumuz yıkıcı depremin sonucunda neredeyse sıfırdan başlayarak yeniden inşa edilecek olan şehirlerimizde yapılanma sürecinde kapalı spor tesisi yapmanın oldukça önemli ve gerekli olduğunu öngörüyorum.

                                                                                                              “DEPREM KADERDİR, SONUCU DEĞİL!”