Başarı yakalayabilmek için verdiğimiz emek yalnızca fiziksel olmuyor. Verdiğimiz fiziksel emek kadar hatta bazen daha da fazlasını duygusal olarak da veriyoruz. Verdiğim duygusal emeğin en unutulmazı ise 11 yaşımda annemden ayrılarak Ankara’ya spor için gelişim kampına gitmemdi. Annemden ayrılarak gittiğim bu kampta yaşadığım duygusal yorgunluğumu anlatmaya kelimeler yetmez. Başarılı olmak için genelde vazgeçmemekten bahsedilir. Vazgeçilmeyecek olan çalışmaktan vazgeçmemektir, başarısız olunduğunda emek vermekten vazgeçmemektir, engellerle karşılaşıldığında vazgeçmemektir. Ama tüm bunları yaparken vazgeçilen, vazgeçtiğimiz onlarca şey var. Sosyal hayatımız, kendimize ayırabileceğimiz saatlerimiz, anne-babamız, eşimiz, çocuklarımız.. Onlarla vakit geçirememek, ilgilenememek verdiğimiz en büyük duygusal emek değil de nedir? Özel hayatımızdan vazgeçmek değil de nedir? Başarılı olmak için hepimiz vazgeçmiyor muyuz?
Başarılı olmak isteyenlerin birçoğu neler yapabileceği ile ilgili düşünürken kendilerine daha fazla ne katmaları gerektiğini düşünürler ama kendilerinden neler eksiltmeleri gerektiğine odaklanmazlar. Aile, arkadaşlar ve kendilerine özel zamanlar gibi. Başarılı olmak için o an içinde bulundukları durumda eksiklikler olduğunu düşünürler. Bu şekilde düşündükleri için de planlamalarını bu yönde yaparlar. Bazen daha erken kalkmaları gerektiğini bazen de daha fazla çalışmaları gerektiğini düşünürler. Düzenli bir hayatın ve çalışmanın başarı getireceğinin kaçınılmaz olduğu algısı da vardır. Bu yüzden her yerde başarının sırrı olarak vazgeçmemekten bahsedilir. İşin özüne inilirse bu düşüncelerin hiçbiri yanlış değil ama eksik. Başarılı olmak ne kadar çalışmaktan vazgeçmemeyi gerektiriyorsa hayatımızdaki birçok şeyden de vazgeçmeyi gerektirir. Bazen özel hayatımızdan bazen sosyal hayatımızdan bazen de çalışmak dışındaki vakitlerimizin neredeyse hepsinden vazgeçmemiz gerekir. İstediğimiz başarıyı yakalayabilmek için verdiğimiz fiziksel emeğin yanında her ne kadar bizi yorsa da duygusal emek de vermemiz gerekir. Özellikle biz spor sektörü içinde olan sporcu ve antrenörler için verilen duygusal emek fiziksel emekten çok daha fazladır.
Başarılı olmak ve yakalanan başarıyı korumak ya da daha da artırmak için sağlanan düzenli hayatın bozulmaması gerekir. Belli bir düzene oturtulan çalışma programına devam edilmelidir. Dışarıdan bir göz ile bakıldığı zaman sporcuların hayatının kolay olduğu, günün belli saatlerinde antrenman yaptıkları gerisinde de keyiflerinin istediği gibi yaşadıkları düşünülür. Peki hangimiz için gerçektir bu algı? Biz spor sektörü içinde bulunanlar için gerçeğin bu algı ile yakınlığı yoktur. Biz çok ve devamlı çalışırız. Ulaşmak istediğimiz ya da ulaştığımız yer için pes etmeden çalışmaya devam ederiz. Ama bu süreçte evimizden, ailemizden, çocuklarımızdan hep uzak kalırız. Çoğumuzun çocukluk arkadaşı bile yoktur. Çünkü buna vaktimiz olmamıştır. Çocuğumuzla istediğimiz gibi vakit geçiremeyiz. Bazen ilk kelimesini duyamaz bazen ilk adımını göremeyiz bazen de çocuğumuz için önemli etkinliklere katılamayız. İstemediğimiz ya da önemsemediğimiz için mi? Tabii ki hayır. Çoğu zaman vakit bulamayız. Evimize birçok kişi gibi belirli saatlerde gelemeyiz hatta çoğu zaman evimizde ailemizle düzenli bir şekilde kalamayız. İşte tüm bunlar ve belki daha da fazlası başarılı olmak için vazgeçilenlerdir. Ne kadar vazgeçmemek gerekiyorsa bir o kadar da vazgeçmek gerekir.
Bazen başarı vazgeçmektir!