Neredeyse sonuna geldiğimiz 2021 yılı “Hız” olarak tanımlanabilir, sanıyorum. Bugün doğru olarak bildiğimiz yarın yanlış ya da hatalı olabiliyor. Bugün hayalini kurduğumuz yarın önemsiz kalabiliyor. Bugün son teknoloji gördüğümüz yarın geri kalabiliyor ya da bugün imkansız bulduğumuz yarın gerçekleşebiliyor. Kısacası şu an yaşadığımız dünya yavaş değil oldukça hızlı dönüyor ve değişiyor. Dolayısıyla hayata adapte olmamız ve kendimizi devamlı olarak geliştirmemiz gerekiyor. Doğrunun ve bilginin her zaman aynı kaldığı inancımızdan kopmamız gerekiyor. Doğrunun bir tane olmadığına ve bilginin her an değişebileceğine bu nedenle de yeniliklere her zaman açık olmamız gerektiğine ikna olmamız gerekiyor. Bunu yapabilmemiz için de eskiden bildiğimiz ve inandığımız şeylerin sonsuza dek aynı kalmayacağını kabullenmemiz gerekiyor. Bir bebek düşünelim. Hiçbir şey bilmediği için duyduğu, gördüğü ve deneyimlediği her şeyi anında öğrenir ve öğrendiği her şeyin üzerine koymaya devam eder. Bizlerin de çağdan geri kalmaması için öğrendiği her şeyin üzerine koyması ve gerektiğinde eskiden bildiği şeyleri unutması gerekiyor. Eski zamanlarda kendini geliştiremeyenlerin yalnızca okuma-yazma bilmeyen, eğitim görmemiş kişiler olduğu söylenirdi. Sizce geldiğimiz 21. Yüzyılda da cahillik yalnızca eğitimsiz kişilerden mi oluşuyor? Eğer yalnızca eğitimsiz kişilerden oluşsaydı geldiğimiz noktada mı olurduk?

Bilginin insanların ve insanlığın şah damarı olduğu söylenir. Aslına bakarsanız oldukça da yerinde bir söylem. Ama sanıyorum bu sözü söyleyen kişi de 20 yıl öncesindeki bilginin bugün şah damarımız olduğunu düşünerek söylememiştir. Yalnızca toplum değil insanlık olarak bir kere öğrendiğimizi sonsuza dek diretme, yeniye ve değişene karşı ön yargı, eski ile bugünü devam ettirmeye çalışma gibi sorunlarımız var. Bu sorunlar duyduğumuz her şeye inanmamıza, bir kere inandığımız kişinin hataları varsa da görmezden gelmemize sebep oluyor. Döneminin ünlü politikacısı Joseph Goebbels için atıfta bulunan bir kişi şu sözü söyler; “If you repeat a lie often enough, it becomes truth politics”. Yani, “Eğer bir yalanı devamlı dinlerseniz o artık gerçek politik olur”. Tek cümle ile özetlenebilen, yaşadığımız ve tanık olduğumuz bu dönem için yine de söylemek istediğim bazı şeyler var.

Yazının icadından bugüne milyonlarca bilginin doğduğunu, öldüğünü, gelişerek yenilendiğini düşününce içinde bulunduğumuz çağda insanların yenilenmeye, gelişime kapalı olmasını anlayamıyorum. Okuma yazma bilmemenin değil okumamanın ve araştırmamanın verdiği eskiye dönüklük ya da eskide sabit kalma halimiz yüzünden yalnızca duydukları ile hareket eden bireyler olduk. Kulaklarımızı tıkasak, gözlerimizi kapatsak yine de bilgiye(!) maruz bırakıldığımız dünyada yanlış olduğunu da bilsek üşenmekten gerçeklere ya da doğru bilgilere kendimizi kapatır olduk. “Monoton” ve “Tekdüze” kelimelerinin fazlasıyla kullanıldığı bugünlerde bunun sebebini sorgulamaz olduk. Yaşadığımız hayatı başkalarının değiştirmesini beklerken değişmedikçe şikayetlenir kötüye giderse de ya susup oturur ya da suçu kendimizde değil yalnızca başkalarında arar olduk. Küçücük bir merakımız olsa fitili ateşlenecek ve bilgiye, yeniliğe, gelişime aç hale geleceğiz belki de. Sokrates’in dediği gibi aslında; “Bilgelik merakla başlar”. Biz tüm insanlık olarak bilgeliğe değil yalanlara inanmaya ya da eskilerde kalmakta ısrar etmeye merak saldık. Bu konuda Amerikalı füturist Alvin Toffler çok güzel bir söz söylemiş;

“21. Yüzyılın cahilleri okuma yazma bilmeyenler değil, öğrenmeyen, öğrendiği yanlışlardan vazgeçmeyen ve yeniden öğrenmeyenler olacak”.