Bir şeyin icat edeni olmayı kim istemez ki? Adını tarihe yazdırmak bir yana tüm insanlığa bir miras bırakmanın gururu ve mutluluğu daha iyi nasıl yaşanabilir? Hayatını kaybettikten yüzyıllar hatta binlerce yıl sonra bile anılmak, örnek olmak, rol model alınmak… Aslına bakılırsa hepimiz isteriz bunu ama başarabilenimiz oldukça az. Biraz cesaret, çokça çalışma ve biraz da azimli olmak yeterlidir. Ama birçoğumuzda bunların en önemlisi olan cesaret yoktur, cesareti olan ise kazanır. Zekâmız, çalışma azmimiz ile birleştiği zaman başaramayacağımız hiçbir şey olamaz. Önemli olan aklımızdakini uygulamaya dökebilmektir.

Tüm hayatlara dokunabilecek onlarca fikir var hepimizin aklında. Hayata geçirilse belki de bir ilk olacak ve yaşama büyük katkılar sağlayacak fikirler. Bazılarımız cesareti sayesinde bu fikirlerini büyük ya da küçük demeden hayata geçirir. Peki ilk adımı atan kaybedebilir mi? Şimdiye kadar kaybeden olmamıştır, en fazla çıktığı yolda tökezleyen olmuştur. Ama önemli olan her şeye rağmen devam edebilmektir. Yanımızda destekçilerimiz olsa da olmasa da devam edebilmek… Başarmak için cesaret göstermek ve canımızı dişimize takmak sonunda bize o ilk adımı atan olarak “hatırlanan” olmayı getirecektir. Abraham Lincoln bunun en güzel örneklerinden biri olmuştur. Maddi olarak oldukça kötü durumda olan bir ailede dünyaya gelen Lincoln, henüz 10 yaşında bir çocukken annesini kaybetti. Annesini kaybettikten sonra tarlalarda, bakkallarda çalışarak hayatını idame ettirmeye çalıştı. 21 yaşından 24 yaşına kadar çalıştığı işlerini kaybetti. 25 yaşındayken 3 çocuğunu kaybetti ve psikolojik olarak kötü bir döneme girdi. 34 yaşına geldiğinde ise kongre seçimlerini kaybetmeye başlayan Lincoln, 52 yaşına kadar tam 6 defa seçim kaybetti. Fakat attığı adımdan hiç geri dönmeyerek 52 yaşında Amerika Birleşik Devletleri’ne başkan olmayı başardı. Yaşadığı onca zorlu dönemlere rağmen başkan seçilmeyi başaran Lincoln’ü bugün hala hatırlıyorsak bu yalnızca kazandıktan sonra köleliği kaldırması sayesinde değil, onca zorlu şartlara rağmen yolundan hiç vazgeçmemesi ile de oldu.

İlk adımı atmak, tarihe adını yazdırmak, yıllar da geçse her zaman hatırlanmak yalnızca keşif yaparak, bir şey icat ederek mi mümkündür? 21. Yüzyılda bile hala adını gururla andığımız Fatih Sultan Mehmet bu soruya direkt bir cevap niteliğindedir. Fatih, hem İstanbul’u Fethi ile hem de bu fetih hareketi sırasında icatlar yapması ile yalnızca Türk değil dünya tarihine adını kazımıştır. Yüzlerce yıl hüküm sürmüş Doğu Roma İmparatorluğu’nun çelik gibi kuvvetli surlarını yıkabilmek adına şahin toplarını bizzat kendisi tasarlamış ve İstanbul’un fethinde bir dönüm noktası yaşanmasını sağlamıştır. Ayrıca gemilerin karadan yürütülerek denize ulaştırılması fikri dahiyane bir düşünce değil de nedir? Hem fetih için ilk adımı atması hem de fethi galibiyetle sonuçlandırabilmek için icatlar yapması ve çıktığı yoldan asla geri dönmemesi ile adını tarihe yazdıran Fatih, Orta Çağ’ı kapatıp Yeni Çağ’ı açmayı da başarmıştır. Fatih’in başarısı öyle bir başarıdır ki, yüzyıllarca İstanbul’u fethetmek farklı milletler tarafından denense de başarabilen yalnızca O oldu. Çünkü O, mücadelesinden hiç vazgeçmedi. Dünya Harbi’nin yıkıntılarını üzerinden atmaya çalışan, bir yandan da işgal altındaki topraklarını geri alabilmek adına mücadele etmeye çalışan mağlup bir milletin tek umudu Mustafa Kemal Atatürk idi. Yıkıntılar altındaki bu milleti tekrar ayağa kaldırabilmek ve onlara yeniden umut verebilmek için gerek cephede gerekse mecliste canla başla çalışmış ve bu umutsuz milleti yeniden ayağa kaldırmayı başarmıştır. Savaş sonrasında milletin üzerine çöken o kara bulutları fikirleri ile önce aydınlattı sonrasında attığı ilk adım ile o bulutları dağıttı. Bir ülkeyi yok olmaktan kurtaran Atatürk, bugün hala saygı ile anılıyorsa bu attığı ilk adım sayesinde oldu ve kendisine verilen “Önder” unvanını sonuna kadar hak etti.

İnsanların hayatlarına dokunabilecek fikirleri korkmadan hayata geçirenler de bugün ve yüzyıllar sonra hatırlanan ve hep kazanmış olan kişi olarak kalacak. Bir adım önde olmayı başaranlardan bir tanesi de hizmet sektörü içinde yer alan “Getir” oldu. 2015 yılında kurulan bu uygulama, günümüzde muadilleri çıkarılan ancak ilk olduğu için akıllarda en çok yer edinen Nazım Salur tarafından hizmete sunuldu. İnsanların yoğun günlerinde ya da zaman ayıramadıkları anlarında imdadına koşan bu uygulama hizmet sektöründe bir ilke imza attı.

Peki bunca örnekten sonra bir adım önde olmak, bir ilki başarmak yalnızca keşiflerle, icatlarla, fetihlerle, kurtarıcı olmakla, teknolojiye ve hizmete yeni bir yön vermekle mi mümkündür? Bir iyilik hareketi başlatmak, yardıma ihtiyacı olan insanlara dokunabilmek de bir adım önde olmayı ve her zaman hatırlanmayı sağlar. Mesela son zamanlarda hepimizin öğrendiği oldukça tehlikeli olan SMA hastalığı için bir yardım hareketi başlatmak da hem bu hastalıkla mücadele eden çocuklarımızın hayatlarına dokunur hem de bir farkındalık oluşturur. Buna örnek olarak geçtiğimiz günlerde başlattığım, spor sektörü içindeki sporcularımızın ve spor yapanların koştukları kilometre ile orantılı olarak bağışladığım yardım hem çocuklarımızın hayatlarına dokundu hem de bir farkındalık yarattı. Kendi alanımda başlatmış olduğum bu iyilik hareketi ile de meslektaşlarıma bir ilk ve farkındalık örneği olmanın haklı gururu içerisindeyim. Aynı zamanda biliyorum ki ilki başlattığım bu hareket ile daha fazla çocuğumuzun hayatına dokunmak için meslektaşlarım da devamını getirecektir. Buradan da anlayacağımız gibi bir adım önde olmak, hayatlara dokunmak oldukça kolay. Yalnızca biraz cesaret, biraz azim ve ilk adımı atmaktan geçiyor. İşte insanlık bu değerlerin üzerinde yükselmekte ve bizlere insan olduğumuzu hatırlatmaktadır. Bugün ilk adımı atarak bizlere ihtiyacı olan insanlara koşmak yarınlarda bizi hatırlamalarını ve tabii bizim ihtiyacımız olduğu anlarda onların da bizlere koşmasını sağlar. Hayatımızda karşımıza çıkabilecek tüm engelleri aşabilir ve ilkleri gerçekleştirecek fikirlerimizi hayata geçirebiliriz. Hayatınızda, kariyerinizde ilerlemenin yolu yalnızca verilen sorumlulukları yerine getirmekten geçmez. Bizleri yukarı taşıyan, adımızı tarihe kazıyan her zaman fikirlerimizi düşüncede bırakmadan hayata geçirmemiz ile oluyor. Biliyorum ki hepimiz bir alanda ilk olacak fikirlere sahibiz. Bir adım önde olmak yalnızca atacağımız ilk adımdan geçer…