fbpx

Dünya üzerinde yaşamış, yaşayan ve gelecekte yaşayacak olan herkes için ortak olan bir şey var aslında. Kendimizi mutlu hissetmek, başarmış olarak görmek, ruhsal huzurumuzun yerinde olması ve bizi güçlendirmesi. Günümüz dünya şartlarında onca problem varken bireysel olarak nasıl kendimizi huzurlu ve mutlu hissedebiliriz ki diye düşündüğümüz çokça vakit oluyor. Aslına bakılırsa işin özü tam olarak bireysel huzur, mutluluk ve başarıdan geçiyor. İnsanlar tek başlarına kendilerini her anlamda iyi ve güçlü hissettiği zaman dünyada değişmesi gereken her şey için biraz daha motive oluyoruz. Peki bir insanın kendini iyi hissetmesi ne kadar zor?

Hepimizin hayalleri var. Hayal kurmayı sevsek de sevmesek de farkında bile olmadan hepimiz yaşamak istediğimiz hayatın hayalini kurar ve bazen iç huzurumuzu o hayaller ile sağlamaya çalışırız. Hayal kurmak insanın doğasında vardır ve o hayaller ile iç huzuru sağlamaya çalışmak bilincimizin bizi güçlendirmek için oynadığı oyunlardır. Aslında bilincimizin bize vermek istediği mesaj “Eğer bu hayallerin için adım atmaya başlarsan istediğin hayatı yaşaman sandığın kadar zor olmayacak”. İçinde bulunduğumuz hayatın omuzlarımıza yüklediği sorumluluklar, her şeyin üst üste geldiği, özgüvenimizi kaybettiğimiz zamanlarda genellikle kendimizi hayatın kendi akışına teslim ederiz. Umut etmeyi ve kendimiz için çalışmayı bırakırız. İstediği hayata kavuşmuş, sevdiği işi yapan hatta adını duyurmayı başarmış bir kişiye dışarıdan bakıldığında, çoğu kişinin aklından geçen “Benim kadar zor ya da benim kadar yoğun bir hayatı var mıydı? Benim de tüm zamanımı alan bir hayatım olmasaydı ben de kendim için bir şeyler yapabilirdim” oluyor. Fakat yapılan araştırmaların sonucunda elde edilen bilgilere bakıldığında adını bildiğimiz hiç kimsenin kolay bir hayatı olmamış ve kendi hayallerini gerçekleştirmek için de bolca vakitleri yokmuş. Peki, onlarca kişiyi bir kenara bırakarak yalnızca bir kişi için düşünelim ve nasıl yaptığını, ne şekilde ilerlediğini analiz edelim.

Öncelikle hayatta mutlu olmak, huzurlu olmak ya da güçlü olmak dediğimiz zaman aklımıza gelmesi gereken ilk şey kazandığımız para olmamalı. Duygular maddi olgularla yönetilemeyecek kadar hassas, derin ve güçlüdür. Öyleyse bizim için öncelik bu hayatta ne yapmak istediğimizi belirlemek olmalı. Aklımızı ve ruhumuzu ayrı ayrı dinlediğimiz zaman tam olarak ne yapmak istediğimizi anlamak hiç de zor olmayacaktır. Bunu yaparken kendimize koyduğumuz sınırları bir kenara bırakmalıyız. Engeller her zaman yıkılmak içindir ve bu hayatta imkânsız olan hiçbir şey yoktur. Yapmak istediğimiz şeyi belirledikten sonra ise artık geriye kalan kısım çok daha kolay olacak. Yapmamız gerekenlerin en başında kendimize bir hedef belirlemek geliyor. Hedef belirlemek, çoğu zaman hepimizin unuttuğu ve bu yüzden de bir işe girişirken düzenimizin kaçmasına sebep olan en önemli etkendir. Hedefimizi en başından belirlediğimiz zaman ise sırayla neler yapmamız gerektiğinin farkında olur, buna göre hareket eder ve önümüzdeki plan için motive oluruz.

Hedefimize adım adım ilerlerken önümüze engel çıkarsa ya da işin sonuna geldiğimizde başarısız olursak, hayalimizden vaz mı geçmeliyiz? Bu sorunun cevabını yaptığı işler ile veren onlarca örnek var aslında etrafımızda. Mesela Marc Zuckerberg, Bill Gates, Steve Jobs bunlardan yalnızca bazıları. Bir defa, iki defa hatta onlarca defa başarısız olabiliriz. Her başarısızlık bizi daha sağlam bir başarıya götürecektir. Çünkü başarısız olmamızın arkasında yaptığımız hataları görür ve bunları düzelterek yolumuza devam ederiz. Hedefimizi belirleyip, eksiklerimizi tamamlayıp, yanlışlarımızı telafi ederek hiç vazgeçmeden devam edersek başarı kaçınılmaz olacak. Önemli olan koyduğumuz hedefe yorulsak bile hiç durmadan yürümeye devam etmektir. Bir hedefimiz olması gerektiğinin ve bu hedefe yüzümüzü dönerek koşmamız gerektiğinin en güzel örneğini Mustafa Kemal Atatürk vermemiş midir? “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”, yalnızca bir cümle, konulmuş tek bir hedef, hedefe olan tam inanç ve hiç durmadan amaca koşma, ülkemize getirdiği başarının yanı sıra tüm dünya tarihine kazınmıştır.

Hedef koymak, hedefe koşmak içinde bulunduğumuz hayattan çok daha farklı bir istek için olabilirken, halihazırda içinde bulunduğumuz hayat için de geçerlidir. Yapmakta olduğumuz meslek için de kendimize yeni hedefler belirleyebilir ve kendi gelişimimizi daha da ileriye taşıyabiliriz. Eğitim sektörü içinde olan bir öğretmen, hizmet sektörü içinde olan bir turizmci, spor sektörü içinde olan bir antrenör, sağlık sektörü içinde olan bir doktor gibi çeşitlendirilebilecek onlarca meslek için gelişim sağlamanın başlıca kuralı da hedef belirlemektir. Sorumuz ilk olarak her zaman “Kendime daha fazla ne katabilirim?” olmalıdır. Bu sorunun cevabını verdikten sonra hedefimizi belirlemiş oluyoruz. Yapmamız gereken bıkmadan, usanmadan ama her şeyden önce vazgeçmeden hedefimize doğru yol almak. Yürüdüğümüz yolda motivasyonumuzu güçlendirmek için kendimize, ünlü yazar S. Keth Moorhead’ ın “Hiç kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde tırmanmamıştır” sözünü de hatırlatabiliriz. Koyduğumuz hedefe benzer kişilerin yaptıklarını okuyabilir, varsa filmini izleyebilir ya da konuşmalarını dinleyebiliriz. Kendimiz gibi bu yolda yürümüş ve başarmış kişilerin, geçtikleri yollarda neler yaptıklarını bilmek de bizleri hedefimize daha fazla yaklaşmamız için motive edecektir.

Özellikle son zamanlarda yaşadığımız pandemi sürecinde, evde bulunduğumuz – bulunmak zorunda olduğumuz – günlerde vaktimizi boşa harcamamalıyız. Bolca olan bu vaktimizi kişisel gelişimimize yeni şeyler katarak geçirmek günün sonunda hepimiz için artılar doğuracaktır. Mesleğimizde daha donanımlı bir yapıya sahip olabilir ve çok daha başarılı işlere imza atabiliriz. Çocukluğumuzdan bu yana bizlere öğretildiği ve her sabah ruhumuza çalışma azmi katan, saygıdeğer Reşit Galip’in bizlere söylediği gibi :

“Ülküm: Yükselmek, ileri gitmektir.

Ey Büyük Atatürk!

Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.”

Covid-19 pandemi sürecinde dünyadaki tüm insanlar daha önce hiç yaşamadıkları bir döneme adapte olmaya çalıştılar. İnsanlar, kendi kişisel alışkanlıklarının yanı sıra ortak olan alışkanlıklarını da bir kenara bırakmak ve yaşam şekillerini değiştirmek zorunda kaldılar. Mecburi olarak, gerekmedikçe evde kalmayı toplu alanlarda bulunmaya tercih etmek durumunda kaldılar. Tercih etmek durumunda kaldılar diyoruz, çünkü bu durum insanlara sunulmuş bir opsiyon değil zorunluluk haliydi. Özellikle kapalı mekanların insanlar için virüs bulaş riskini artırdığı bilinmektedir. Kapalı mekanlarda bulunan klima ve havalandırma sistemleri virüs damlacıklarının içeride hızlı bir şekilde yayılmasına neden olabilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere hükümetler ve yetkililer, pandemi süreci boyunca birçok sağlık önlemi alınması gerektiğini belirtti. Bu önlemlerin içinde virüs bulaş riskini en aza indirgemenin yöntemlerini kamuoyu ile paylaştılar. Alınması gereken önlemler dahilinde ise; maske takmak, sosyal mesafeyi korumak, teması en aza indirgemek, el yıkama ve dezenfektan kullanımının önemi, dengeli ve sağlıklı beslenme ve son olarak mümkün olduğunca açık alanlarda egzersiz yapmanın önemi vurgulandı. İnsanların fiziksel sağlığına dikkat etmelerinin de oldukça önemli olduğu belirtilirken, psikolojik olarak da kendilerini karamsarlığa sürüklememeleri gerektiği de öneriler arasında yerini aldı. Pandemi, yalnızca bedensel sağlık problemlerine yol açmakla kalmaz, ayrıca anksiyete, panik ve endişe gibi ruh sağlığı sorunlarına da sebep olabilmektedir. Dünya gündemine bomba gibi düşen Covid-19 pandemisi yukarıda bahsettiğimiz gibi ruh sağlığımızda da bazı yıkımlara yol açmıştır. Pandemi dönemi insanlarda, mesleği ve statüsü her ne olursa olsun, anksiyetenin yanı sıra depresyon ve stres düzeyinde artış gibi sorunları da beraberinde getirmiştir.

İnsanlarda oluşan bahsettiğimiz bu kaygı bozuklukları ve depresyon, yalnızca pandeminin yayılma hızına bağlı olarak değil, birçok insanın işsiz kalması ile de ortaya çıkmış ya da artmıştır. Devam etmesi gerekli olan iş kollarında çalışma şekillerine yeni kurallar getirilmiş fakat bazı sektörler bu dönemde tamamen kapatılmışlardır. Alınan önlemler gereğince faaliyetine ara vermek zorunda kalan sektörler içerisinde eğlence sektörü, hizmet sektörü, eğitim sektörü, halı saha, müzikli mekanlar, restoran ve kafeler, sinema salonları ve spor salonları yer aldı. Kapanan bu sektörlerde çalışan insanlar oldukça zor bir ekonomik dönemden geçiyor. Yaşadıkları bu ekonomik sorunlar nedeni ile kaygı ve endişeye kapılmaktadırlar. Yaşanan gelir kayıpları sebebi ile de ruhsal bunalım yaşayabiliyorlar.

Ne yazık ki, hem fiziksel hem de ruhsal sağlık açısından insanlara destek sağlayan spor ise pandemi sürecinden olumsuz etkilenen sektörlerden biri olmuştur. Ülkemizde pandemi sürecinin başlaması ile kapatılan ve daha sonra yeni normalleşme döneminde kısıtlamalar ile faaliyetine devam edebilen spor salonları için son zamanlarda yeniden kapatılmanın söz konusu olduğu konuşuluyor. Kapatılmalarının yeniden gündemde olduğu spor salonları, bu zorlu süreçte %70-80 oranında boş kalmalarından dolayı zaten iflas etmenin eşiğine gelmişlerdi. Salon üyeleri sporlarına olabildiği kadar açık alanlarda ya da evlerinde devam edebilirlerken, spor salonlarında çalışan antrenörler ise ekonomik açıdan ne yapacaklarını düşünüyorlar. Pandemi sürecinin ne zaman sona ereceği de belirsizliğini korurken işine devam edemeyen spor antrenörleri ve hocaları gibi işine ara vermek zorunda kalan kişiler içinse, bu dönemde ruhsal olarak kendilerini geleceklerine motive etmeleri gerekiyor. Bu süreci karamsarlığa kapılmadan, kendilerine ve işlerine yatırım yaparak geçirenler süreç bitiminde yarının insanı olma yolunda bir adım atmış olacaklar.

Pandemi döneminin ne zaman biteceği ne yazık ki belirsizliğini korumakta. Ancak bu zorlu günlerin elbet bir son bulacağı da bilinmektedir. Hayat bu, yarının ne getireceği bilinmez. İnsan olarak her zaman olumsuz durum ve zorlu süreçler ile karşılaşabiliriz. Fakat önemli olan bunların üstesinden gelebilmek ve yarına umut ile sarılabilmektir.

Ünlü şairimiz Nazım Hikmet Ran’ın da dediği gibi:

Çocuklar inanın inanın çocuklar

Güzel günler göreceğiz güneşli günler

Motorları maviliklere süreceğiz

Güzel günler göreceğiz güneşli günler”