fbpx

Mart 2020’ye kadar alışık olduğumuz tüm düzeni bir anda alt üst eden pandemi dönemi hayatımızda neleri değiştirdi? Birçoğumuzun online olarak çalışmaya başlaması, çocuklarımızın online eğitim alması, alışverişimizi online olarak yapmaya başlamamız yalnızca en çok konuşulan değişkenlerden oldu. Peki, bunların dışında? Bildiğiniz gibi pandemi sürecinden en çok etkilenen sektörlerden bir tanesi spor sektörü oldu. Yeni normal düzene ilk geçtiğimiz zaman spor sektörünün aldığı yaraları hızla saracağını umut etmiştik. Fakat Covid-19 sürecinin giderek uzaması sektörlerin aldıkları yaraları saramadan daha fazla zarar görmesine sebep oldu. Ama tabii ki gelişen teknoloji sayesinde de boş durmak yerine tüm sektör teknoloji ile ortak bir şekilde çalışmaya başladı. Böylece spor sektöründeki teknolojinin giderek ilerlemesine ve kullanıcılar arasında yaygınlaşmasına da tanık olduk. Böylece spor endüstrisi de gelişen spor teknolojisi sayesinde yeniden nefes almaya başladı. Peki sizce spor teknolojisi gelişmeleri neler?

Spor Teknolojisi Gelişiyor

Bir yılı aşkın süredir yaşadığımız pandemi sürecinde vaktimizin çoğunu evimizde geçiriyoruz. Pandemi sürecinden önce spor salonlarında geçirilen vakit artık evlere taşınmaya başladı. İnsanlar virüsten korunabilmek ve azalmasını sağlayabilmek adına egzersizlerini evlerinde yapıyor. Evlerinde yapıyorlar ama spor hocaları ile birlikte yapılan programlar nasıl düzenlenebiliyor? İşte tam olarak burada devreye spor teknoloji girdi. AdColony (Mobil Reklam Platformu) yaptığı “AdColony Mobil ve Fitness Araştırması” sonucunda spor ve fitness amaçlı geliştirilmiş mobil uygulamaların pandemi sürecinde %75 kullanım artışı gösterdiğini açıkladı. Araştırmaya katılan kullanıcıların %28’i mobil spor uygulamalarında yer alan egzersiz videoları ile spor yaptıklarını %38’i ise bu uygulamalar sayesinde hayatlarına spor alışkanlığı kazandırdığını söyledi. Aynı zamanda katılımcıların %57’si de mobil spor uygulamalarının spora olan ilgilerinin artmasını sağladığını belirtti.

Mobil Spor Uygulamaları Nelerdir?

Yaşadığımız dönem sebebiyle birçok kişi evinde ve hareketsiz kaldı. Her şeye ulaşmanın evde oldukça kolay olması da insanların daha fazla yemek yemelerine sebep oldu. İzolasyon sürecimizde günlük rutinimizin tamamen değişmesi, uyku ve beslenme düzensizliği ve daha fazla hareketsiz kalmamız kilo almamıza sebep oluyor. Bu dönemde virüsten olabildiğince korunmak istememiz de spor salonlarına olan katılımı azalttı. Daha çok evinde spor yapmak isteyen bireylerin imdadına ise mobil spor uygulamaları koştu. Mobil uygulamalar sayesinde neler yapabileceğimizi düşündünüz mü?
• Daha fazla yemek ve daha fazla hareketsiz kalmak kilo artışına sebep oluyor. Ama birkaç küçük detayla önüne geçebilmemiz mümkün. Yediğimiz yiyeceklerin kaç kalori oluğunu öğrenebilmemiz öğünlerimizi ayarlayabilmemiz için büyük bir avantaj. “MyFitnessPal” uygulaması bizlere yediğimiz yiyeceklerin kaç kalori olduğunu gösteriyor. Bu sayede öğünlerimizi düzenleyebilir ve egzersizlerimize devam ederek kilo kontrolümüzü sağlayabiliriz.
• Spor salonlarında antrenör ile çalışmak tabii ki en büyük avantajlardan bir tanesiydi. Evde egzersiz yaparken kendimize en uygun programı bulabilmek mümkün desem ve bu programları profesyonel spor antrenörleri hazırlıyor desem ne dersiniz? “Sworkit” uygulamasının içerisinde 5 ile 60 dakika aralığında olan birçok egzersiz videosu mevcut. Uygulamada gösterilen tüm egzersizler işinde uzman spor antrenörleri tarafından hazırlanıyor. Sizin yapmanız gereken tek şey uygulama bakıp size en uygun programı seçmek.
• Spora yeni başlayan ya da alışkanlık kazanmaya çalışan kişiler için birebir olan “Pumatrac” uygulaması gün içerisinde kullanıcılarına bildirimler göndererek alışkanlık kazanmalarında yardımcı oluyor. Uygulamada 80’den fazla antrenman programı var ve tüm programlar tamamen ücretsiz.
Son olarak sizlere, yapay zeka ile ortak bir çalışma yürüterek kullanıcılarına challange hakkı da sunan “7Star” uygulamasından bahsetmek istiyorum. 7Star uygulaması bir yapay zeka ile çalışıyor. Bu sayede kullanıcılar kişisel antrenmanlarında yapay zeka koçu ile birlikte çalışabilme imkanı buluyor. Antrenmana başladığınızda ise sesli bir şekilde koç hizmeti alabiliyorsunuz. Üstelik 7Star uygulaması sayesinde hem kendi ülkemizdeki hem de tüm dünyadaki kullanıcılar ile yarışabiliyoruz. 7Star uygulamasının içinde gym, basketbol, voleybol ve futbol antrenmanları da mevcut. Böylece bu alanlarda kendimize bir temel de oluşturabiliyoruz. Ayrıca uygulama oyun oynama imkanı sunduğu için de spor keyifli bir hale geliyor. Hem pandemi sürecinde hem de şu an yaşadığımız tam kapanma sürecinde hareketsiz kalmamız için hiçbir sebep yok. Sizler de spor teknolojisinin bizlere sunduğu mobil uygulamalar ile evinizde spor yapabilir ve sağlığınızı koruyabilirsiniz.

Son 1,5 yıldır yalnızca ülkemizde değil tüm dünyada yaşanan korona virüs dönemi ile maalesef evlerimize kapandık. Kapandık demek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Belki de evlerimizde olmamız gerekiyor desem daha doğru. Gerekmediği sürece dışarı çıkmadan evimizde zaman geçiriyoruz. Öyle ki neredeyse artık tüm işlerimizi kendimiz yapıyoruz. Kimimiz evinde spor yapmaya başladı kimimizse kişisel bakımını kendisi yapmayı öğrendi. Gün içerisinde, oldukça evde kalmaya özen gösterdiğimiz için yaptığımız işler ile kendimizi geliştirdiğimizi göremiyoruz. Bir söz var hepimizin bildiği; “Bardağın dolu tarafından bakmak”. Yaşadığımız pandemi sürecinde bu sözün psikolojimiz için ne kadar önemli olduğunu fark ettim. Tüm ihtiyaçlarımızı yerine göre uygulamalarla yerine göre kendimiz karşılarken bunun bize ekstra bir sorumluluk olduğunu düşünmek yerine kendimize yeni şeyler katabildiğimizi ya da hiç düşünmediğimiz ama deneyimlediğimizde başarabildiğimiz yeni şeyler olduğunu düşünürsek psikolojik olarak güçlenirken özgüvenimizi de yükseltebiliriz. Yani şu an da yaşadığımız döneme dolu tarafından bakmayı öğrenmemiz gerekiyor. Hiç düşündünüz mü evde nasıl daha keyifli ve verimli vakit geçirebileceğinizi ya da evdeyken kendinizi nasıl geliştirebileceğinizi? Belki uzun zamandır vakit ayıramadığınız için bir türlü yapamadım dediğiniz şeyleri de yapabilirsiniz, ne dersiniz?

Psikolojiyi Güçlü Tutmanın Yolları

Psikolojinin hayatımızın her alanında ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz mutlaka. Mental olarak ne kadar güçlü ve kararlı olursak en zorlu dönemlerde bile işin içinden huzurlu ve başarılı bir şekilde çıkabiliriz. Peki, psikolojimizi nasıl güçlü tutabiliriz?
Öncelikle hayat karşımıza ne çıkarırsa çıkarsın önümüzdeki durumdan kaçmak yerine onları kabul etmemiz gerekiyor, iyisiyle de kötüsüyle de. Karşımızda yer alan olay zor da olsa bizi üzse de onun varlığını kabul edip kaçtığımızda yok olmayacağının da bilincine vararak kendimizi umutsuzluğa sürüklemek yerine sorunumuzla ilgili çözüm yollarını düşünmeye başlayabiliriz. Bir sorunla karşılaştığımız zaman mantığımızla mı yoksa duygularımızla mı hareket edeceğimize nasıl karar veririz? Aslında bu yıllardır tartışılan, kiminin duygularla kimininse mantıkla hareket edilmesi gerektiğini savunduğu bir soru. Bence olması gerekense mantığımızı ve duygularımızı dengeleyerek ortak bir karar verebilmek ve buna göre hareket edebilmek. Harekete geçtiğimiz zaman yalnızca yolumuza odaklanmamız ve aklımızdaki tüm endişeleri geride bırakmamız gerekir. Böylece etrafımızdaki negatif yüklü kişilerden de kolayca uzaklaşabilir ve hayatımıza bakabiliriz. Kendimize bir hedef koyduysak ve bunun için çalışırken başaramadıysak kendimizi “Hayır, ben bunu yapamıyorum. Vazgeçtim” diyerek yere düşürmek yerine tüm başarısızlıklarımda yaptığım hatalar neydi deyip yeniden ayağa kalkmalıyız. Unutmayın şu an adını bildiğimiz tüm insanlar başarmadan önce defalarca kez yenildi. Tüm bunlardan sonra “Ama biz hep evdeyiz, nefes alacak imkanımız yok. Bu bahsettiklerini nasıl yapabiliriz” dediğinizi duyar gibiyim. Hadi biraz da pandemi döneminde evdeyken kendimize neler katabileceğimize ve psikolojimizi nasıl güçlendirebileceğimize bakalım…

Pandemi Döneminde Online Yapılabilecek Aktiviteler

Birçok insanın kendine bir şeyler katmak yerine evde yalnızca oturmayı tercih ettiği ve sonunda bunalıma girdiği bu pandemi döneminde evimizdeyken hem online hem de ücretsiz bir şekilde kendinize yeni şeyler katabileceğinizi biliyor muydunuz? Geldiğimiz teknoloji çağında online olarak yapılamayacak neredeyse hiçbir şey kalmadı. Peki biz neden evimizdeyken yeni şeylere adım atmayalım? Ücretsiz online eğitim ve aktiviteler var mı ve varsa bunlar neler, biraz da buna değinelim.
• İstanbul İşletme Enstitüsü (iienstitute) bu platformlardan bir tanesidir. İnsan kaynakları yönetimi, finansal yönetim, mobbing, stres yönetimi, muhasebe ve stratejik yönetim gibi pek çok ücretsiz ve online eğitimler mevcut.
• Global Enstitü’den, takım sporları, Türk sineması, fotoğrafçılık, insan hakları, İngilizce gibi birçok eğitimi ücretsiz bir şekilde alabilirsiniz.
• Udemy üzerinden sertifikalı bir şekilde Office programları, sınavlara yönelik eğitimler, web tasarım, müzik enstrümanları, kod yazma ve kişisel gelişim eğitimleri alabilirsiniz.
Ben sizlere yalnızca birkaç tanesini örnek olarak verdim. Fakat biraz araştırma ile daha birçok seçenek mevcut. Evde oturuyoruz diyerek kendimizi düzensizliğe ve sonunda bunalıma sürüklemeyelim. Vaktimizi nasıl daha güzel ve verimli geçirebiliriz buna bakmalıyız. İnanın bu dönemden çıktıktan sonra psikolojik olarak çok daha güçlü, özgüveni daha yüksek ve daha fazla alanda başarılı olabilecek bireyler olacağız. Yalnızca kendinize inanın ve psikolojini güçlü tutun. Unutmayın, psikolojimizi güçlü tutmak bedava…

17 yıl önce hayatıma giren bir köpeğim var, adı Lucky. Özel ders verdiğim yıllarda sağlık sorunları sebebi ile bakamayacak durumda olan bir öğrencimden almıştım. Lucky, onu aldığımda henüz 1 yaşındaydı. O, hayatımıza dahil olana dek hiç evcil bir hayvanım olmadığı için ekstra bir mutluluk yaşadım. Şu an ise bambaşka, tarif edemeyeceğim bir ruh hali içerisinde seviyorum dostumu.

Köpeklerin harika bir koku yeteneği olduğu herkes tarafından bilinir. Ancak ben bu yazımda dostum Lucky’den öğrendiğim diğer özelliklerinden bahsetmek istiyorum, tabii önceliği yine de koku alma konusuna vereceğim. Onun koku alma yeteneği yalnızca yiyecekler için muhteşem bir üstünlükte değil, bence bir kişinin karakterini, iyiliğini – kötülüğünü, zayıflığını da koku alma yeteneği sayesinde çözümleyebiliyor. O, yemek masasında oturan tüm kişilerin yanına giderek önce masadaki yiyecekleri koklar sonrasında ise oturan kişilerden kendisine de bir lokma verilmesini bekler. Kimse onun bu isteği ile ilgilenmese bile Lucky masada zayıf olan kişiyi bilir ve son olarak onun yanına giderek kendisine de yiyecek vermesi için ısrar eder. Tabii ki kazanan her zaman o olur.
Peki siz satış masasında bu kokuyu alabiliyor musunuz?

Lucky’nin bir başka özelliği ise çocukları kendisine çekebilmesidir. Tüm çocuklar onu sever ve onunla oyun oynamak ister. O, tüm çocukların adeta göz bebeğidir. Üstelik çocuklarla oyun oynayarak ödül maması da kazanabiliyor.
Peki sizin aranız müşterilerinizin çocukları ile nasıl?

Dostum Lucky’nin bir diğer özelliği ise oldukça cool olması. Bazen sessizce bir köşeye geçer ve orada bekler. Bunu yaptığında onu merak edip arayarak bulmamızı ister. Ortadan kaybolduğunda hep bir köşeye geçip bulunmayı beklediğini bilirim. Nerede diye gider bakarım ve bulunca da ben ısrarcı olurum, hadi sana bir şeyler vereyim ya da hadi gel gezelim diye. Tabii kazanan her zaman o olur…
Peki siz müşterilerinizi sizi arayan kişiler yapabiliyor musunuz?

Lucky şu aralar oldukça yaşlandı. Artık kulakları duymuyor ve unutkanlık yaşıyor. Unutkanlığına bağlı olarak da tuvaletini bazen eve yapıyor. Tuvaletini artık kontrol edemediği için onu yalnızca sabah ve akşam değil gece de kalkıp gezdiririm. Aramızda geçen onca yıla istinaden şu an beni biraz yoruyor da olsa bu durumlardan asla rahatsız değilim. Çünkü o benim dostum ve onu hala çok seviyorum.
Peki müşterileriniz sizin vefalı dostlarınız oluyor mu?

Bu yazı 17 yılımı birlikte geçirdiğim özel dostum Lucky’nin bana öğrettiklerinin bir özetiydi. Sizlere tavsiyem mutlaka bir evcil hayvan sahiplenin ve onu kendinize dost edinin. Hayatınızın akışının kendiliğinden nasıl değişeceğini görebilirsiniz…

Müşteri odaklı pazarlama en basit tanımı ile müşteri odaklı bir şekilde hareket etmek anlamına gelir. Müşterilerinizi iyi analiz edebilmek ve buna göre pazarlama yolunuzu bulabilmek size işinizde ışık olacak ve sizin başarınızı artıracak. İşte tüm bunları yapmak da müşteri odaklı pazarlamanın anahtarıdır. Özellikle de yeni kuşak ile doğru bir iletişim kurarak onları kendimize adapte edebilmek doğru pazarlama yolunu bulabilmek bazen zorlaşabiliyor. Bu nedenle de yapmamız gereken karşımızda duran müşterimizin isteklerini ve tarzını anlayabilmek ve yolumuza bu şekilde devam edebilmek. Üstelik bu analizi yapıp pazarlama stratejimizi de müşterimize göre belirleyerek hareket edebilmek bizlere sabit bir müşteri kitlesi oluşturur. Yalnızca müşteri kitlesi oluşturmakla da kalmaz aynı zamanda adımızın kulaktan kulağa yayılmasını sağlar. Bir marka adının kulaktan kulağa yayılmasına da biz pazarlama sektöründe “Word-of-mouth” diyoruz. Word of mouth sayesinde reklamlardan önce doğal yollardan kendi reklamımızı da yapmayı başarmış oluyoruz. Peki iyi bir müşteri odaklı pazarlamanın ilk adımı olan müşteriyi analiz etmek nasıl yapılır? Gelin biraz da bunun üzerine konuşalım.

Müşteri Odaklı Olmak Ne Avantajlar Sağlar?

Müşteri odaklı pazarlamanın ilk kuralı müşterimizi analiz edebilmek ve onun neye ihtiyacı olduğunu ya da neye ihtiyaç duyabileceğini çözebilmektir. Bunun içinse öncelikle günümüz şartlarını incelemek ve hangi kesim en çok hangi ürün ya da hangi hizmet için talep gösteriyor bilmemiz gerekir. Günümüze hakim olduğumuz ve müşterilerimiz ile diyaloğumuzu hem üslup hem de beden dilimiz sayesinde kurabildiğimiz zaman bize sadık ve bizi herkese tavsiye eden bir müşteri kitlesi kazanmış oluyoruz. Müşteri odaklı pazarlama ilkesi benimsemiş olan markaların zaten temel amacı bir müşteri kitlesi kazanmaktır ve müşterisi ile uzun vadeli bir ilişki kurabilmektir. Bir marka kendisine müşteri kitlesi oluşturduktan sonra ürettiği ya da satışa sunduğu tüm ürün ve hizmetler müşterilerinin yakın takibi altında olur. Böylece marka çıkardığı ürün ya da hizmette bunu satmalıyım diye çabalamadan önce müşterileri o markanın ürün ya da hizmet çıkarmasını bekler satın almak için. Müşteri odaklı pazarlama stratejisi belirleyen markaların pazardaki gücü artar. Müşteri şikayetleri minimuma iner, marka imajı gelişir, maliyette azalma karda ise artış yaşanır. Şimdi de biraz tüm bunları örnekleyelim.

Müşteri Odaklı Pazarlama Stratejisi Belirleyen Markalar

Müşteri odaklı pazarlama stratejisi belirleyen ve buna göre hareket eden markalar genelde zincir olmayı başardı.
• Mc Donald’s: hem sosyal medya uygulamaları hem de düzenlediği online anketler ile müşterilerinden deneyimlerini ve olumlu – olumsuz geri dönüşlerini kendileri ile paylaşmasını sağlıyor. Böylece müşterilerinden aldığı dönüşler sayesinde hem menülerini geliştirdi hem de çalışma saatlerini genişletti.
• Araç Oluşturucu: Bilindiği üzere sıfır araç satışı için pek çok otomobil şirketi hizmet veriyor. Araç Oluşturucu ise her araç markasının sıfır araç almak isteyen müşterilerine online olarak istedikleri araçta hangi paketlerin yer alacağını rahat ve kolay bir şekilde seçebilmelerini sağlayan bir yazılım. Müşteriler böylece istedikleri şekilde araçlarını dizayn edebiliyor ve satın alabiliyor.
• Glossier: Glossier, bir makyaj markasıdır ve müşteri odaklı pazarlama stratejisi ile çalışmaktadır. Marka ürünlerini hazırlama yolunda ve ürünlerini geliştirme yolunda müşterileri ile organize bir şekilde ilerler. Müşterileri ile birlikte hareket edebilmeyi ise sosyal medya uygulamaları üzerinden müşterileri ile iletişim kurarak yapıyor.
Müşteri odaklı pazarlama stratejisi belirleyerek yoluna devam eden markaların kendilerini ne kadar geliştirdiğini, müşterileri ile daha fazla iletişim kurabildiklerini ve kendilerine stabil müşteri kitlesi oluşturduklarını görüyoruz. Özellikle yaşadığımız son dönemlerde müşteri odaklı pazarlama stratejisi belirleyerek bu doğrultuda hareket etmek sizin de markanızı ileri taşıyacak.

Geçtiğimiz yıl başlayan pandemi süreci hepimizin hayatında büyük ve hiç alışık olmadığımız değişiklikler yapmamıza sebep oldu. Hayatımızı istediğimiz gibi yaşarken şimdi hayatımızı belirlenen kurallar çerçevesinde yaşar olduk. Yalnızca işimiz için evden çıkıyor gerekmediği sürece evimizde vakit geçiriyoruz. Daha önceki yazılarımda pandemi döneminde tembelleşmeye yatkınlaştığımızdan, market alışverişlerimizi bile uygulamalar aracılığı ile yaptığımızdan bahsetmiştim. Söz konusu sağlığımız ve tüm insanların sağlığı olunca da tüm kurallara bilinçli bireyler olarak uymaya gayret gösteriyoruz. Gayret gösteriyoruz tabii ama peki hayatımızda neler değişti?
Yetişkinler olarak bile pandemi döneminden ve bu dönemin getirdiği bazı zorunlu kurallardan oldukça fazla etkilendik. Bizler bile sıkılmaya, enerjimizi atamamaya başladık. Peki ya çocuklar? Sizce de bu dönemden en çok etkilenen çocuklar olmadı mı? Dışarı çıkabilmeleri belirli saatlerde serbest olan çocuklarımız bu sınırlama olmadığı dönemlerde bile yeterince bunaldı. Eskisi gibi dışarı çıkamayan, arkadaşları ile oyunlar oynamayan çocuklarımızın vakitlerini evimizde kaliteli anlara dönüştürmek bizim için de giderek zorlaşıyor. Pandemi döneminden önce çocuklarımız günlerini dışarıda, parklarda, okulda ya da kreşte arkadaşlarıyla geçirirlerdi. Şimdi istedikleri gibi dışarıda oynayamadıkları gibi eğitimlerini de evden online olarak görmeye başladılar. Dersler bile online eğitim olarak verilirken ve biz ebeveynler çocuklarımızı virüsten koruyabilmek adına olabildiğince onların evde vakit geçirmesini sağlamaya çalışırken bir yandan sağlıkları nasıl etkilendi? Bugün bu konuya değinmek istiyorum. Sanıyorum gidişat bu şekilde devam ettiği sürece ilerleyen zamanlarda çocuklarımızı daha farklı sağlık problemleri karşılayacak…

Çocukları İleride Neler Bekliyor?

Pandemi dönemi ile değişen tüm alışkanlıklar, aktiviteler, yönelimler bizleri ve özellikle çocukları yalnızca mental olarak değil aynı zamanda sağlık açısından da kötü etkilemeye başladı. Tahminimizden çok daha uzun süren ve görünüşe göre bir süre daha eski hayatımıza dönmemize izin vermeyecek olan bu pandemi dönemi, yeni normal olarak kabul ettiğimiz ve buna göre yaşamaya başladığımız rutinimizde de değişiklikler yapmamızı gerektiriyor. Hem yetişkinlerin hem de çocukların ileride daha farklı sağlık sorunları yaşamaması için dikkat etmesi gereken bazı noktalar var gördüğüm, özellikle de çocuklarımız için…
Yaşamaya başladığımız ve hiç alışık olmadığımız bu süreç en çok da çocuklarımızı etkiledi. Çocuklarda uyku düzensizlikleri, yetersiz aktivite, yeme bozuklukları gibi birçok sorun yaşanmaya başladı. Neredeyse tüm vaktini evde geçirmeye başlayan çocuklar istediği an istediği yiyeceğe rahatlıkla ulaşabiliyor. Eğitimlerini de online olarak almaya başlamaları ders esnasında bile yemek olmasa bile atıştırmalık tüketmelerini artırmaya başladı. Okulda yüz yüze eğitim görürlerken ders esnasında bir şey yemeleri yasaktı. Ders aralarında yeseler bile enerjilerini tüketecekleri ve yediklerini yakabilecekleri zamanları ve alanları vardı. Şimdiyse ne enerjilerini tüketebilecekleri ne de yediklerini yakabilecekleri yeteri kadar alanları yok. Hal böyle olunca çocuklarda kilo artış problemleri ortaya çıkmaya başladı. İlerleyen yıllarda ise obezite problemleri yaşamaları oldukça yüksek bir ihtimal halini aldı.

Spor Sayesinde Obezite ile Savaşabiliriz!

Ebeveynler olarak her ne kadar çocuklarımızın sağlığı için çabalasak da bazen yaşam şartları önümüze geçebiliyor. Çocukların sıkılmaları, psikolojik olarak kötü etkilenmeleri ve bocalamaları onlara olması gerekeni yaptırmamızı zorlaştırıyor. Evde vakit geçirmek zorunda kaldıkları için devamlı bir şeyler yeme ihtiyacı duymaları, yeteri kadar enerji atamamaları ve yediklerini yakamamaları, kendilerini daha fazla teknolojiye vermeleri ve oturarak vakit geçirmeleri çocuklarda ilerleyen yıllarda obezite problemine yol açacak. Burada antrenör arkadaşlarıma da tavsiyem ilerleyen yıllarda daha fazla çocuk öğrencileri olacağını öngörüyor olmamdan dolayı bu konuya ağırlık vermeleri. Önümüzdeki ilk 5 yıl içerisinde spor salonlarına obezite problemi ile savaşan ya da obezite riski yüksek olan çocukların talep göstereceği aşikar. Bu nedenle de antrenör arkadaşlarımın bu noktaya eğilmelerinin oldukça önemli bir konu olduğunu düşünüyorum.

Bir ürün ya da hizmet mi satıyorsunuz? Peki sizce ürününüz ya da hizmetiniz hakkında tüm bilgilere sahip olmanız o ürünü kolaylıkla satmanız için yeterli mi? Bu yazımda ürün ya da hizmet satışında müşteriyi nasıl daha anlamlı ve kolay bir şekilde satın almaya ikna edeceğinizden bahsedeceğim.
Sattığı ürün ya da hizmet hakkında tüm bilgilere sahip olan bir satış görevlisinin müşteriye satış yapamaması için temelde dört ana sebep var. Bunlar;
• Müşterinin o ürüne ya da hizmete ihtiyacı olmadığını düşünmesi,
• Müşterinin ürün ya da hizmet için yeterli bütçesinin olmaması,
• Müşterinin ürün ya da hizmete ihtiyacı olsa dahi önceliğinin farklı bir şey olması,
• Müşterinin ürün ve hizmeti incelerken satıcıya ya da üreticiye güven duymaması.
Yukarıda bulunan dört ana sebeplerden herhangi birinin olmadığı ve siz ürün ya da hizmet hakkında tüm soruları doğru bir yöntem ile yanıtladığınız sürece müşterinin o ürünü ya da hizmeti satın almaması için hiçbir neden yoktur.

“Doğru Satış” Nasıl Yapılır?

Bir müşteriye ürün ya da hizmet satışı yapacağınız zaman öncelikle müşterinin ihtiyacını doğru bir şekilde tespit etmeniz gerekir. Eğer müşterinizin özellikle belirttiği bir ihtiyacı ya da herhangi bir şey hakkında sorduğu bir sorusu yoksa müşterinize elinizdeki ürün ya da hizmetlerden bahsederek beden dili ile hangisine adapte olduğunu tespit etmelisiniz. Böylece doğru müşteriye doğru ürün ya da hizmeti satabilirsiniz. Hem ürün ya da hizmetini hem de müşterisini iyi tanıyan bir satış uzmanı doğru kanal ile iletişim kurarak elinde bulunan ürün ya da hizmetin ücreti pazarındaki ortalamadan yüksek bile olsa satış işlemini başarıyla sonuçlandırabilir. Müşterilerin aklında olan en önemli sorulardan bir tanesi de aynı ilgiyi satış sonrasında da görüp göremeyecekleridir. Bu sorunun akıllardan silinmesi içinse en önemli adım müşteriniz ile iletişiminizi en başından tüm samimiyetinizle kurmanız. Samimiyetinizi hisseden müşteriniz size güvenecektir. Peki sizce kolay ve hızlı bir şekilde satış yapmanız için ürününüz ya da hizmetiniz ile ilgili içerikleri yani bilgileri müşterinize iletmeniz yeterli midir?

Ürün ya da Hizmetinize Anlam Yükleyin!

Bir ürün ya da hizmet hakkında tüm bilgilere hakim olmanız ve bunları teknik bir dille müşterinize iletmeniz satış yapabilmeniz için yeterli olmayabilir. O ürüne ya da hizmete ihtiyacı bulunan bir müşteriye satış yapabilirsiniz ama ihtiyacı olmadığını düşünen bir müşterinize satış yapmanız zor olacaktır. Müşterinizin ihtiyacı olsun ya da olmasın sizin izlemeniz gereken yol ürününüze ya da hizmetinize anlam yüklemek olmalı. Peki nedir bu anlam yükleme?
Spor sektöründe olan bir antrenör olduğunuzu varsayalım. Salonunuza gelen bir müşterinize hizmetlerinizden bahsetmeniz mutlaka akılda bir fikir oluşturur. Kilo vermek isteyen bir müşterinize hangi antrenmanlarla birlikte günlük olarak kaç kalori verebileceğinden bahsedin. Ama müşterinizi bilgilendirirken yalnızca kaç kaloriyi hangi antrenmanlarla verebileceğinden bahsetmekle kalmayın, bunu örneklendirin. Örneğin müşterinizin günlük 600 kalori vermesinin onun için yeterli olacağını düşünelim. Müşterinizi hizmetlerinizle ilgili detaylı bir şekilde bilgilendirdikten sonra bu 600 kalorinin bir Big Mac menüye eşit olduğundan bahsedebilirsiniz. Böylece müşterinizin aklında daha net bir cevap oluşacak ve siz de hizmetinize anlam katarak çok daha hızlı ve kolay bir şekilde satış yapabilirsiniz. Başka bir sektör üzerinden bir örneklendirme daha yapalım. Teknoloji sektöründe bir elektronik mağazasında görev yaptığınızı düşünelim. Bir müşterinizin fotoğraf ve video gibi yedeklerini alması gereken bir ürüne ihtiyacı olduğunu varsayalım. Size telefonunda hafızasının az olduğunu ya da yedeklerini ayrı ayrı flash belleklere aldığından bahsetmiş olsun. Bu noktada muhtemelen müşterinize hemen harddisklerden bahsedeceksiniz. Peki harddisk gb boyutunu müşterinize ne şekilde anlatacaksınız? Öncelikle müşterinizin yedeklemesi gereken dosyalarının ne kadar çok ve büyük olduğunu öğrenin. Bunu öğrendikten sonra ürününüz hakkında genel bilgileri verin ve nasıl kullanabileceğini anlatın. Son olarak ise elindeki dosya boyutundan daha büyük gb boyutunda bir harddisk almasının onun yalnızca şu andaki dosyalarını değil ilerideki dosyalarını da yedekleyebileceğinden bahsedin. Müşterinizin şu anda elinde bulunan dosyalar 500 gb boyutunda ise müşterinize 1 TB boyutunda bir harddiskin onun için çok daha kullanışlı olacağından bahsederek yine ürününüze anlam katabilirsiniz.
Unutmayın ürününüzü ya da hizmetinizi satmak için yalnızca içeriklerden bahsetmeniz yeterli değildir. İçerik dinletir, anlam sattırır!

Spor yapmak ya da düzenli bir şekilde spor yapmak senin için bir rutin mi yoksa başlayıp bırakanlardan mısın? Belki de devamlı “Yarın kesinlikle spora başlıyorum!” deyip ertesi gün olunca vazgeçenlerden, erteleyenlerden misin? Spor yapmak, bedenimizi güçlendirmek, ruhumuzu dinlendirmek, düşüncelerimizi temizlemek ve bunlar gibi birçok nedenle hepimizin karar verdiği ama zaman zaman başlayıp bıraktığımız zaman zaman da “Şimdi spor yapmak için mutlaka uygun kıyafet, ekipman gerekir, sonra başlarım” diyerek ertelediğimiz bir ihtiyaç aslında. Alışkanlık haline gelmesi gereken ama ipin ucunu genelde kaçırdığımız ve önemini bir türlü kavrayamadığımız bir ihtiyaç… Bazen tükendiğimizi hisseder bırakırız, bazen ruhsal bir çöküntü dönemine gireriz, bazen kendimize koyduğumuz bir hedef varsa acele edip hedefe ulaşamadığımızı düşünürüz, bazen de gün içerisinde çok meşgul olduğumuzu ve boş zamanımız kalmadığını düşünürüz ki aslında spor boş vakitlere sığdırılmaya çalışıldığı için bu problem ortaya çıkar.

Sporda Motivasyonun Önemi

Hayatta istediğimiz bir şeyi başarmak ya da istediğimiz bir şeye başlamak için ihtiyaç duyduğumuz ilk şey motivasyon değil midir? Spor için de aynı şey geçerli, motive olmak. Motive olduğumuz her şeyden çok daha kolay ve hızlı sonuç alırız. “Evet ama ilk başta hepimiz motive oluyoruz, sorun motivasyonumuzu kalıcı kılabilmekte” dediğinizi duyar gibiyim. İşte burada kendimize motivasyonumuzu ve isteğimizi yani dinamizmimizi ayakta tutacak yöntemler bulmamız gerekiyor. Öncelikle kendimize uygun olan zaman diliminde ve uygun olan program ile spora başlamamız ve devam etmemiz oldukça önemli. Aksi takdirde ilerleyen dönemde ya vakitten yana sorun yaşayacak ya da programınızdan sıkılacak ve sporu bırakacaksınız. Ayrıca sporun yukarıda söylediğim gibi boş zaman aktivitesi olmadığını, spor için vakit yaratılması gerektiğini kabullenmemiz gerek. Sporun gün içerisinde boş zamanlarımızda yapılabilecek bir aktivite olduğunu düşünüp kendimizi bu fikre inandırdığımızda mutlaka ilerde o boş vakitler için farklı aktiviteler bulunacak ve spor ertelenerek zamanla bırakılacaktır.
Spor yapmaya karar verdikten sonra başlarken kendimize birden fazla saatler ve çok yoğun antrenman programı ile yüklenmememiz gerekiyor. Belki en başta kendimizi alıştırmak için günlük yürüyüşler bile sporu rutinimiz haline getirmek için büyük bir adım olabilir. Tabi bunların arasında en önemlilerinden bir tanesi de zevk alacağımız spor çeşidini bulabilmek. Bununla ilgili bir fikrimiz yoksa denemeler yapabilir, en çok keyif aldığımız spor çeşidini bulunca da bunu rutinimiz haline getirebiliriz. Spor yaptığımız esnada kendimize motivasyon destekli spor için özel müzik listeleri de hazırlayabiliriz. Spor yaparken gelecek ile ilgili ya da günümüz ile ilgili planlar yapmak, hayal kurmak da ruhumuza iyi gelecektir.

Spor Hayatını Renklendirir Sen de Sporunu Renklendir!

Sen de spor yapmak istiyorsun ama adım mı atamıyorsun? Kış günlerinde sıcak yataktan çıkmak mı zor geliyor ya da yaz günlerinde sıcaktan kaçmak mı istiyorsun? Belki de spor için kendinize bir farkındalık oluşturmanız gerekiyordur? Mesela spora başladıktan sonra vücudunuzda ve zihninizde hissettiklerini not alabilir ve kendi gelişiminizi takip edebilirsiniz. Sporun hayatınızda yaratacağı değişimleri gördükçe daha fazla adapte ve motive olacaksınız. Başlamak içinse kendinize Nike’dan spora uygun güzel bir spor ayakkabı hediye edebilirsiniz. Aynı şekilde kendinizi renklendirip daha çok hevesinizin artması ve içinizin şenlenmesi için Stan Socks markasının çıkardığı renkli çoraplardan alabilirsiniz. Spor hayatımızı renklendirirken biz de bu sayede sporumuzu renklendirebiliriz. Böylece spor için ayırdığımız vakti hem daha eğlenceli hem de daha rahat bir şekilde geçirebiliriz.

Kimin aklına gelirdi ki bir gün tamamen evlere kapanacağımız, birçok iş yerinin kapanacağı ya da açık kalanların doğru bir yol izleme konusunda hata yapacağı için neredeyse batma noktasına geleceği? Bir virüs ile tüm dünyanın kepenk kapattığı, kepenkleri kapatılmasa da kendisi kapatmak zorunda kaldığı ve tüm insanların evine kapandığı olağanüstü bir duruma şahitlik ediyoruz. Şahitlik etmek her ne kadar akıllara kısa bir an için kullanılırmış gibi gelse de biz tam 1 yıldır bu şahitliğe devam ediyoruz çünkü her gün şaşırdığımız olaylara bir yenisi ekleniyor. Bir çoğumuzun ne olacak merakıyla başladığı pandemi dönemi gün geçtikçe insanları karamsarlığa sürükledi. Daha önce tecrübe edilmemiş bir dönemi yaşamak insanlara özellikle de bir markası, işletmesi olan bireylere neyi nasıl yapacağını şaşırttı. İşte tam burada strateji belirlemek oldukça önemli bir rol oynadı. Ne için? Tabii ki hayatta kalmak, ayakta kalmak ve bu eşi görülmemiş dönemden daha sağlam çıkabilmek için…
Pazarlama stratejileri genelde bilindik yollar ve grafikler ile oluşturulurdu. Ancak ilk defa tanıklık edilen bu pandemi döneminde düşürülen hatta bazen dondurulan bütçeler yeni stratejiler belirlemeyi gerektirdi. Yeni strateji belirlemeyi zora sokan ise önümüzdeki günlerin tahmin edilemez bir belirsizlik içerisinde olması, alışılmamış yeni satış pazarlama eğrileri oluşturma gereği oldu. Fakat ne olursa olsun pes etmeyen ve ayakta kalmak için kendine yeni yollar bulan ve deneyen herkes şüphesiz bu döneminden oldukça sağlam ve güçlü bir şekilde çıkacak, belki pandemi dönemi öncesinden çok daha güçlü bir şekilde…

Ayakta Kalmak Gerçekten Çok Zor mu?

Ayakta kalmanın en önemli adımı yalnızca kendini düşünmemek, karamsar ruh haline izin vermemek ve samimi bir algı yaratmaktan geçiyor. Tüketici algısının ve tüketicinin alışık olduğu marka bilincinin hızla değiştiği bu dönemde markaların da müşteriler için kullandığı pazarlama dilinde değişiklik yapması ve marka için yepyeni bir algı yaratması gerekiyor. Yeni bir algı yaratmak için kampanyalar yapılabilecek ilk adım olabilir. Yalnızca bulunduğu ülkeyi kapsayan bir reklam ya da kampanya teması kullanmamak ve evrensel bir şekilde hareket etmek tüketicilerin gözünde marka güvenirliliğini artıran en önemli şeylerden biridir. Yaşadığımız dönemin sağlık ile ilgili olması da belirlenecek yeni stratejiler içinde kullanılması gereken maddelerden biri de sağlık ve sosyal sorumluluk projeleri olmalıdır. Tam olarak bahsetmiş olduğum bu adımları kullanarak kendisine yeni stratejiler belirleyen markalar ayakta kalmayı başardı, başarıyor ve belli ki pandemi dönemi bittikten sonra da daha büyük bir müşteri kitlesi ile yoluna devam edecek.

Pandemi Dönemini En İyi Yöneten Markalar Neler Yaptı?

• “Arçelik” pandemi dönemini en iyi yöneten markaların başında geliyor. Arçelik markasının bu dönemde attığı en büyük ve en önemli adım üretim tesislerinde Aselsan, Baykar ve Biosys ile birlikte solunum cihazı üretilmesini sağlamaktı. İkinci adımı ise yaptığı bu çalışmayı tanıtırken “Nefes Al Nefes Ver” sloganı ile duyurması oldu. Arçelik Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Zeynep Yalım Uzun’da pandemi döneminde belirledikleri yol ile ilgili yaptığı açıklamada önceliklerinin tüm insanların sağlıkları olduğunu bu nedenle de ilk adımlarını ilk yerli ve milli mekanik ventilatörü üretmek için attıklarını söyledi. Böylece hem ülkemizin ihtiyacını karşıladıklarını hem de yurt dışına ihraç etmeyi başardıklarını belirtti.
• Bu dönemde önemli kararlar alıp adım atarak büyüme sağlayan markalardan biri de Yemeksepeti Banabi oldu. Özellikle insanların gerekmedikçe dışarı çıkmak istemediği, alışverişi evden yapabilmenin rahatlığını ve en çok da sağlık açısından koruyuculuğunu yaşayabildiği bu dönemde Banabi oldukça yaygın ve yoğun bir şekilde kullanılmaya başlandı. Yemeksepeti Banabi pandemi döneminde “temassız teslimat” seçeneğini hayata geçirerek en büyük ve doğru adımlarından birini atmış oldu. Üstelik getirdikleri bu temassız teslimat özelliği ile sektöre de yeni bir kavram getirdiler ve yeni bir yön vermeyi başardılar.
• LC Waikiki pandemi döneminin henüz başındayken üretim tesislerini maske üretimine ayırdı. Sağlık için attığı bu adımı da “İyi Olmak Herkesin Hakkı” sloganı ile duyurdu. Yaptıkları açıklamada pandemi dönemi için yeni bir strateji belirlerken daha önce moda algısını yükseltmek olan pazarlama stratejilerini artık toplum yararına ve sağlığa destek olarak düşündüklerini belirttiler. Böylece hem sağlığa katkı da bulunurken hem de insanların daha fazla ilgisini ve dikkatini üzerine çekmeyi başardılar.
• Finish yalnızca toplum ve ülke yararına değil tüm dünya yararına bir hareket başlattı. “Bulaşıkları sudan geçirmeye ne gerek var. Kapatalım şu muslukları” sloganı ile bir farkındalık yarattı ve böylece pazarlama ağını genişletmeyi başardı. Üstelik reklam slogan sayesinde müşteri kitlesini artırıp su kullanımını azaltırken aynı zamanda National Geographic, Kuzey Doğa Derneği, DSİ ve Kars Valisi desteği ile birlikte Kuyucuk Gölü’nü yeniden yaşatma projesini de başardı.
Zorlu ve karanlık gibi gözüken anlarda yeni, alışılmamış ve doğru adımlar atmak birçoğumuza güç gelir. Yukarıda bahsetmiş olduğum markalar ve attıkları adımlar doğru kararlar alan markalardan yalnızca birkaç tanesi. Önemli olan içinde bulunulan durumu iyi analiz edebilmek ve buna göre cesaret göstererek hareket edebilmek. Adım atan, korkmayan ve kendini karamsarlığa kaptırmayan herkes bu dönemin sonunda başaran ve büyüyen olarak varlığını sürdürmeye devam edecek.

Hangi sektör içinde bir marka sahibi olduğunuzun bir önemi yok, biz tüm sektörler için konuşacağız. Sizce markanızı en iyi temsil edecek ve tanıtımını yapacak olan yapacağınız reklam çalışmaları mıdır yoksa müşterileriniz mi? Şüphesiz yaptıracağınız reklam ya da reklamlar markanızı akıllara kazımak için en önemli etkenlerden biridir. Fakat söylediğim gibi etkenlerden yalnızca bir tanesidir. Reklam ve PR çalışmalarının yanı sıra markanızı akıllara kazıyacak ve yayılmasını sağlayacak olan en önemli etken “müşteri”dir.
Bir markanın sektör ve piyasa içinde kalıcı olabilmesi ve adını daha çok duyurabilmesi için öncelikle hitap ettiği kesimi belirlemesi, müşterilerinin görmek istediği ürünü tespit etmesi ve buna göre hareket etmesi gerekir. Biz bu aşamaya “müşteri sadakati” diyoruz. Günümüzde de markaların sorumluluk listesinin ilk sırasına yazdığı ve öncelikli özeni gösterdiği maddede “müşteri sadakati” oluyor. Peki nedir müşteri sadakati? En basit haliyle şu şekilde düşünebiliriz. Bir markadan X bir ürün satın aldığımızı varsayalım. Aldığımız bu X üründen bir sebeple ya da birkaç sebeple memnun kalmazsak bunu tanıdığımız onlarca kişiye belirtiriz. Yalnızca söylemekle kalmaz web sitelerinde yorumda bile bulunuruz. Aynı şekilde bir markadan yine X bir ürün aldığımızı varsayalım ve bu üründen memnun kaldığımızı düşünelim. Bu durumda da etrafımızdaki en az birkaç kişiye üründen ve markadan bahsederiz. Verdiğim bu örnekten yola çıkarsak eğer bir markanın en büyük PR ve reklam çalışması aslında müşterileridir.

Müşteri Görünmeyen Patron mudur?
Bir ürün ya da hizmet sattığımız markamız için henüz oluşum evresindeyken kime hitap edeceği, hitap ettiği kesimin ne bekleyeceği gibi sıralanabilecek birçok çalışma yapılır. Başlangıç aşaması olan bu oluşum evresini geçip markamız faaliyete girdiğinde ise müşteriler yönlendirme ve geliştirme yapar. Mağazaya gelen bir müşterinin en çok neye ilgi gösterdiği, bir ürün ya da hizmet hakkında bilgi alırken size neler sorduğu aslında beklentinin ne olduğunu belirlemedeki en önemli noktadır. Burada yapılması gereken ise müşteriyi iyi bir şekilde dinlemek ve onu anlamaktır. Müşterisine özen gösteren, isteklerini dikkate alan ve bu şekilde yoluna devam eden tüm işletmeler zamanla gelişir ve isimlerini daha büyük kitlelere yalnızca müşterileri sayesinde bile duyurmayı başarır.
Müşterisini dinleyen ve hatta bazı sorular sorarak beklentiyi anlayabilen bir marka beklentiye uygun bir şekilde hareket etmeye devam edeceği için müşteri ihtiyaçlarını da daha fazla giderebilecektir. Böylece müşteriler ihtiyaç duyduğu ya da istediği bir ürünü veya hizmeti satın alırken çevresine de mutlaka sizden bahsedecektir. Aslında bakılırsa müşteriler sizden ürün ya da hizmet satın almaktan ziyade sizin onlara verebildiğiniz duyguyu satın alırlar. Nasıl yani dediğinizi duyar gibiyim… Şöyle ki bir müşteri ile konuşurken kurduğunuz göz teması, o sırada yalnızca o kişiye odaklanmanız ve sorularını yumuşak bir ses tonu ile istekli bir şekilde cevaplamanız müşteriye pozitif enerji gönderir ve ürününüzü ya da hizmetinizi satın almasını dolayısıyla sizleri çevresine anlatmasını sağlar. Ayrıca burada yalnızca o kişiye satış yapmış olmazsınız. Aynı zamanda müşteriyi tanır ve ileri tarihte sizden ne almak isteyebileceğini bile çözebilirsiniz. Bu sayede de gelişiminize ve isminizin yayılmasına kolaylıkla katkı sağlayabilirsiniz.


Müşteri Her Zaman Haklı mıdır?

Çok eski zamanlardan bugüne duyduğumuz bir söz var aslında; “Müşteri velinimettir”. Bu sözden yola çıkarak bir şeyler söylemek istiyorum. Öncelikle müşteri markamız için en önemli adımdır. Bu adımı başarıyla tamamlamak için onunla düzgün ve kaliteli bir iletişim kurmalı, isteklere göre hareket etmeliyiz. Fakat bazen de müşteriler yapılamayacak istekler de bulunmazlar mı? Elbette, bulunurlar. Bizlerin ilk hedefi markamızın geleceğini düşünerek yerine getirilebilecek istekleri yapabileceğimizi söylemektir. Bir sorun yaşandığında özür dileyebilmeli, bir takdir alındığında teşekkür edebilmeliyiz. Böylece müşteriye kendimizi tamamen sevdirmiş ve ziyaret edeceği ilk yer olmayı başarabiliriz. Ancak işler her zaman olumlu bir şekilde yürümez. Bir terslik ya da sorun olduğunda, müşteri kolayca isminizden kötü bir şekilde etrafına bahsedebilir. Bu nedenle olumsuz bir durum yaşandığı zaman aklımıza getirmemiz gereken tek şey “Müşteri her zaman haklı değildir fakat iyi bir strateji için müşteri her zaman kazanan olmalıdır” cümlesi olmalı. Ünlü Satış Pazarlama Danışmanı Susan Friedman’in dediği gibi:
“Müşteriler Gizli Patronlardır”.

Moda neydi? Daha doğru bir soru sormam gerekirse; bir şeyi sevmesek, ilgimiz olmasa hatta bazen nefret etsek bile “moda” haline getirildiği için uymamız mı gerek? Sosyal medya uygulamalarının gün geçtikçe daha yaygın ve yoğun bir şekilde kullanılması hayatımıza ne şekilde etki etti? Daha önce yazdığım bir yazıda sosyal medya uygulamalarının sosyalleşmek ile nasıl bir ilişkisi olduğuna değinmiştim. Şimdiyse sosyal medya uygulamaları sayesinde hayatımızda bir “moda” ve bir “akım” haline dönüşen sağlıklı yaşam hakkında konuşmak istiyorum.

Her dönemde farklı şeylerin çok fazla paylaşıldığını, her çevreden ve her kültürden bireyin neredeyse birebir aynı şeyleri yapmaya başladığını ve bunları hayatlarının her zaman bir parçasıymış gibi yansıttıklarını hepimiz biliyoruz. Bir şeyi hobi edinmek, bir felsefeyi hayatına yerleştirmek ayrı, bir ürün ya da bir felsefe çok konuşuluyor diyerek kendisi için de, sevmiyorsa bile, uygun olduğunu göstermeye çalışmak ayrı bir konu… Tam olarak anlatmak istediğim ne zaman ve nasıl başladığı. Çok değil günümüzden 7-8 sene öncesinde, kullanılan sosyal medya uygulamalarında gidilen akşam yemekleri, gece kulüplerini görür olduk. Bu tarz paylaşımlar o kadar fazla yapıldı ki artık sabah, öğlen, akşam ve hatta gece için gidilecek yerler belirlendi. Herkes aynı yerlere akın etmeye başladı. Amaç kaliteli vakit geçirmek, keyifli bir yemek ya da eğlence anlayışına uyan yerlerde eğlenceli bir gece geçirmek miydi? Yoksa popüler olan yerlerde bulunmak, popüler olan aktiviteleri yapıyor olmak ve bunları paylaşıyor olmak mıydı?

Popülaritesi Artan Her Şey Hayatımızda Yer mi Edinmeli?

Kabul etmeliyiz ki gündemde olan aktiviteler, yiyecekler gibi farklı birçok şey çok az kişinin her zaman hayatının içerisindeydi. Peki her gün görmeye başladığımız bu paylaşımlardaki şeyler çok az kişinin zaten hayatında olan bir normaliyse neden dönem dönem belli başlı şeyler hep moda oluyor ve biz herkesten aynı paylaşımları görüyoruz? Mesela bir dönem herkesin kişisel gelişim kitapları paylaşması bahsettiğim konuya bir örnek olabilir. Kitap okumak, kitabı gerçekten okumak… Ama konu; o dönemde yalnızca kitap kapağını, kitabın ve yazarın adını insanlarla paylaşmaktı. Birçok kişinin elinde tuttuğu kitap hakkında fikri bile yoktu. Başka bir yerden bakalım biraz da… Mesela bir ara herkesin avokado paylaştığını gördük. Avokado o kadar kişiye özgü bir tat ki herkes tarafından seviliyor olması oldukça zor. Üstelik ülkemizde de oldukça pahalı. Ama bizler her gün hatta neredeyse günün her saatinde mutlaka bir şeylerin yanında ya da içinde avokado yiyen bir güruha tanıklık ettik. Her ekonomik sınıftan insanın her gün tüketmeye başladığını görür olduk. Bir kesim insan, bir moda ve hatta bir akım haline getirilen avokadonun mutlaka tüketilmesi gerektiğini düşündü. Aslında avokadonun ne için tüketilmesi gerektiğini ya da sağlığımıza ne gibi katkıları olduğunu birçok kişi umursamadı bile.

Günümüzün Modası Bambaşka!

Son zamanlarda ise yeni bir moda başladı; “Sağlıklı yaşam”. Sağlıklı yaşam herkes için gerekli olmasına rağmen günümüzde bunu hayat felsefesi edinmek yerine moda olduğu için uygulayanlar var. İlk başlarda “iyi olmak, iyi hissetmek” anlamında kullanılan sıkça duyduğumuz “wellness” kelimesi, anlam amacından sapmaya başladı ve adeta bir akım kurbanı oldu. Herkes hayatından bir anda alıştığı birçok şeyi çıkardı ve günlerini yeniden yapılandırdı. Sosyal medya uygulamalarına baktığımız zaman artık her gün sabah erkenden en az iki kilometre koşan sonrasında fit besinler tüketen günün devamındaysa mum eşliğinde yoga yapan bireyler görüyoruz. Bu yapılanlar kötü demek değil tabi ki anlatmaya çalıştığım. Aksine herkes hayatına tam olarak sindirebilse ve yerleştirebilse sağlıklı yaşamı, etrafımızda her zaman daha pozitif ve enerji dolu insanlar görebiliriz. Başka bir açıdansa keşke gördüğümüz bu yaşam tarzı gerçekten uygulanıyor olsa. Bize yansıtılan bu yaşam biçiminin arkasında olan yalnızca popülaritesi artmış ve moda haline getirilmiş bir tarzı gerçekten hayatlarını bu şekilde yaşıyormuş gibi paylaşma. “Sağlıklı yaşam” bir yaşam biçimi olması gerekirken bir tiyatro haline dönüştürüldü. Dolayısıyla pek çok kişi “Her şeyden önce ben” ve “Hayattaki en önemli şey benim” derken birden kendini yönünün devamlı değiştiği ve şiddetinin hiç azalmadığı çılgınca akan bir nehre kapılmış bir şekilde bulur oldu. Sağlıklı yaşam bir moda haline getirildi ama amaç asla umursanmadı. Sağlıklı yaşam bir moda değil! Sağlıklı yaşam olması gereken bir yaşam tarzıdır…