Alışveriş diğer bir deyiş ile tüketim çılgınlığı nasıl başladı dersiniz? Krallıklar ve imparatorluk dönemlerinde saray mensuplarına özel kıyafetlerin dikilmesi, onlara dikilen kıyafetlerin bile sınırlı olması, eşyalarının bir nesil öncesinden kalması, halkın ise sarayın aksine oldukça sınırlı hatta çoğu zaman her şeyden bir adet eşyaya sahip olması… İnsanlar ihtiyaçları olanı ihtiyaçları kadar alırken bugün nasıl oldu da satın aldıkça daha fazlasını almak isteyen bir hale dönüştük? Sınırlı sayıda üretilebilen ürünler daha fazla sayıda üretilmeye başlanıp halka açıldığı zaman, sanıyorum.

Daha önce isteseler bile üretilmediği için satın alınamayan ürünler sonrasında önlerinde hazır bekleyince insanlar ihtiyaçları olmasa da satın almaya başladı. Alışverişin anlamına belki de en başında yanlış bir ifade ya da duygu yüklendi. Alışveriş yaptıkça, bir şeyler satın aldıkça insanlar sınıf atladığını, belki daha fazla saygınlık kazandıklarını, satın aldıkça eksik olmayan eksikliklerini kapattıklarını düşünmeye başladılar. Satın alma durumuna duygusal bir bağ ile bağlandılar. Belki de bu nedenle hiç ihtiyaçları olmasa da üretilen her şeyi satın almaları gerektiğini düşündüler.

Nefret Ettiğimiz İşlerde Çalışıp İhtiyacımız Olmayan Şeyler Alıyoruz!

7’den 70’e herkesin bildiği ünlü bir film olan Fight Club sahnelerinin bir bölümünde şöyle bir söz geçiyordu; “Nefret ettiğimiz işlerde çalışıp ihtiyacımız olmayan şeyler alıyoruz”. Yakın zamanda yaşadığım bir olaydan sonra bu cümle yeniden aklıma geldi ve inanın hak verdim.

Kendim için ve kendi işim için bunu söyleyemeyeceğim. Zira işini seven ve gereksiz bulduğum hiçbir şeyi satın almayan bir bireyim. Fakat çevremde gördüğüm ve etrafta gözlemlediğim kadarıyla üretilen her şeyi hiç düşünmeden satın alan birçok insan ne işinden memnun ne de hayatından. Bulundukları konumdan ya da yaşadıkları standartlardan pek de memnun değiller ve bir şeyler satın aldıkça kendilerini daha başarılı ve daha fazla statü sahibi hissediyorlar. Bu nedenle de etraflarındaki insanların ki bunlar arkadaşları, dostları ya da ailesi bile olsa çıkan her yeni ürünü almaları gerektiğini düşünüyorlar ve almadıklarında onlara eleştiri ile yaklaşıyorlar.

Yakın zamanda yaşadığım bir olay demiştim, sanırım yaşadığım bu olayı yazarsam ne anlatmak istediğimi tam olarak örneklendirebilmiş olacağım. Senelerdir Iphone 7 Plus kullanıyorum. Benim kullandığım telefon modelinin üzerine hepinizin de bildiği ya da apple.com üzerinden bakabileceği gibi Iphone 8, Iphone 8 Plus, Iphone X, Iphone 11, Iphone 12, Iphone 12 Mini, Iphone SE, Iphone 13, Iphone Mini, Iphone 13 Pro ve Iphone 13 Pro Max modelleri çıktı. Ben senelerdir ihtiyacım olduğunu düşünmediğim ve tabii hissetmediğim için telefonumu değiştirmedim. Yakın zamanda ise telefonum artık değiştirmenin vaktinin geldiğine dair sinyaller verince gidip kendime Iphone 13 aldım.

Çevremde telefonumu değiştirdiğimi görenlerin bazılarından ise şöyle bir tepki aldım; “Neden Iphone 13 aldın? Neden Iphone 13 Pro ya da Iphone 13 Pro Max almadın?” İnanın duyduklarıma inanamadım. Benim tek amacım telefonumun artık değişime ihtiyaç duyduğuydu bu nedenle de gidip ihtiyacımı karşılayabilecek olanı tercih etmiştim. Daha fazlasına ihtiyacım olmadığını biliyordum. Benim burada yaptığım tüketim çılgınlığı değil ihtiyacımı karşılamaktı. Fakat aldığım tepkilerle anladım ki yetinmek nedir bilmeyen bir doyumsuzluğumuz var!

“Bu dünyada insanoğlunun açgözlü ve obur tutkuları kadar azgın bir şey yoktur”

                                                                                                            -HOMEROS